Tematik bir alanda yenilikçi fikirler ve uygulanabilir çözümler üretmek üzere katılımcıların bir araya geldikleri 1-2 günlük sürelerde gerçekleştirilen açık inovasyon etkinlikleri olan ideathonlarda, farklı eğitim, deneyim, yaş ve ilgi alanlarına sahip kişilerin ekipler halinde çalışarak yenilikçi fikirler ortaya çıkarabilmesi amaçlanıyor.
Bu kapsamda ilki İzmir’de gerçekleştirilen etkinlikte konuşan SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi Direktör Vekili ve Araştırma Koordinatörü Hasan Aksoy, “Yaptığımız analizlerde Türkiye’nin toplam nihai enerji talebinin yüzde 5’inin yeşil hidrojenden sağlanması mümkün.” ifadesini kullandı.
Bu potansiyelin karşılanması için 1,6 milyon tonluk bir yeşil hidrojen üretimine ihtiyaç olduğunu vurgulayan Aksoy, “Bunun için de 12 gigavatlık elektrolizör kapasitesi ve yaklaşık bunun üç katı kadar başta güneş ve rüzgar olmak üzere yenilenebilir enerji santraline ihtiyaç var. Bunun da toplam maliyeti 45 milyar dolar civarında.” dedi.
Aksoy, Türkiye’de yeşil hidrojen üretimi için öncelikle bir stratejinin belirlenmesi, daha sonra da bir fayda-maliyet analizi yapılması gerektiğini vurgulayarak, “Dünyadaki birçok ülke bununla ilgili strateji paylaşıyor, vizyon oluşturuyor, yol haritaları çıkartıyor. Hidrojen, çok gündemde olan bir konu. Bunun nedeni de aslında enerji sektöründe, yenilenebilir enerjiyle ya da enerji verimliliğiyle karbonsuzlaştırmada büyük adımlar atabiliyorsunuz. Fakat elektrik sektörü dışındaki sektörlerde, ulaştırmada, evlerde ya da sanayide kullandığımız enerjide karbonsuzlaştırma o kadar kolay değil. Bu karbonsuzlaşmayı sağlamak için de hidrojene ihtiyaç olacak.” diye konuştu.
Siemens Gamesa Proje Yöneticisi Mikkel Serup ise yeşil hidrojeni fosil kaynakların kullanımının ve karbondioksit salımının azaltılması konusunda mihenk taşlarından biri olarak gördüklerini söyledi.
Yenilenebilir enerjinin kullanımının yaygınlaşmasıyla şebekenin esnekliğinin oldukça önemli bir konu haline geldiğini belirten Serup, “Elektrik şebekesinde depolamanın eksikliği giderek daha büyük bir problem haline geliyor. Şebekede fazla üretim olması durumunda yapabileceğimiz tek şey üretimi durdurmak oluyor. Bu da özellikle hidrojene yönelmemizin başlıca nedenlerinden biri oldu. Yenilenebilir enerjinin depolanabilmesini sağlayan yeşil hidrojen sayesinde üretilen enerjinin değerinin çok daha fazla artırılabileceğine inanıyoruz.” diye konuştu.
“2050’ye kadar hidrojene ihtiyacımız 10 kat artacak”
Aspilsan Enerji Ar-Ge Mühendisi Can Sındıraç ise hidrojenin dünyadaki en hafif ve en bol bulunan element olduğunu ve birçok enerji kaynağından üretilebildiğini söyledi.
Hidrojenin sıkıştırıldığında bataryalardan, petrol ve dizelden çok daha büyük bir enerji yoğunluğuna sahip olduğunu kaydeden Sındıraç, Hydrogen Council ve Uluslararası Enerji Ajansının (IEA) birlikte hazırladıkları rapora göre, 2050’ye kadar hidrojene ihtiyacımız 10 kat artacak. 2050’de dünyadaki enerji ihtiyacının yüzde 18’i hidrojenden karşılanacak. 2050’de eğer hidrojen teknolojileri düşünüldüğü gibi ilerlerse 30 milyon insana istihdam sağlanacak ve her yıl 6 gigaton karbondioksit emisyonu azalmış olacak. O nedenle yeşil hidrojene geçmek durumundayız.” dedi.
Sındıraç, Türkiye’de hidrojenin doğal gaz hatlarına karıştırılmasına yönelik çalışmalar olduğunu anımsatarak, “Hidrojenin yüzde 0,1 karıştırılacağını bile düşünsek Türkiye’de çok ciddi bir hidrojen açığı ortaya çıkmaktadır. O yüzden de elektrolizör konularında çalışan uzmanlara ve de firmalara ihtiyacımız olacak.” diye konuştu.