İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) Başkanı Ayhan Zeytinoğlu, Ukrayna krizinin salgından yıpranan küresel ekonomide yeni riskler yarattığını belirterek, “Küresel ticaretin 2021’de ulaştığı 28,5 trilyon dolarlık seviyenin altına düşebileceğini ve son 3 yıldaki ikinci küresel durgunluk sürecine sürüklenebileceğimizi söyleyebiliriz.” diye konuştu.
Salgının küresel ekonomiyi yüksek enflasyon ve gergin piyasalar gibi kırılganlıklarla bıraktığını anımsatan Zeytinoğlu, “ABD, AB ve Birleşik Krallık gibi Batılı ülkelerin Rusya’ya uyguladığı çok kapsamlı yaptırımlar, savaşın sürmesi hâlinde başta Rus ekonomisine uzun vadede ciddi maliyetler getirecek, küresel ekonomiye ve sermayeye de etkisi yansıyacak.” dedi.
Ticaret yapma riskinin arttığını vurgulayan Zeytinoğlu, “Küresel ticaretin 2021’de ulaştığı 28,5 trilyon dolarlık seviyenin altına düşebileceğini ve son 3 yıldaki ikinci küresel durgunluk sürecine sürüklenebileceğimizi söyleyebiliriz. Rusya’nın emtia dünyasındaki rolü önemli. Rusya büyük bir doğalgaz ve petrol üreticisi ve demir-nikel-bakır-altın-paladyum-platin gibi kritik önemdeki madenlere sahip.” diye konuştu.
“Savaşın sürmesi ABD ve Çin için avantajlı”
Zeytinoğlu, değişen küresel ticari dengelere ilişkin, “Savaşın sürmesi hâlinde dünya ticaret dengesinde avantaja sahip ülkeler ABD ve Çin olacaktır. Güvensizleşen Avrupa’dan çekilecek sermayenin büyük kısmının nispeten istikrarlı ve jeopolitik olarak çatışma bölgesinden uzakta olan ABD’ye ve artımlı iç sermaye piyasasına sahip Çin’e akması; ikisinin de uluslararası sermayenin güvenilir limanları olarak sermaye piyasalarını canlandıracaktır. Çin ayrıca enerji arz güvenliğini hedeflerken Rusya ile daha fazla iş yapmayı umacaktır.” şeklinde konuştu.
Savaştan en fazla düşük gelirli ve orta gelirli ülkelerin etkileneceğini aktaran Zeytinoğlu, “Türkiye’nin de petrol ve doğalgaz ithalatçısı bir ülke olarak ciddi şekilde etkileneceğini söyleyebiliriz. Bu ülkelerin çoğu salgın nedeniyle toparlanmaya çalışıyor. Ayrıca yatırımcıların bu ülkelerdeki sermaye çıkışları döviz kaybına neden olacaktır. Bu da yüksek borç seviyelerine sahip bu ülkelerde akut stres yaratacaktır. Genel olarak savaşı ve yaptırımlar az gelişmiş, gelişmekte ve gelişmiş ülkeler arasındaki küresel ticaret dengesinde bozulmalara neden olacaktır.” dedi.
Riskler konusunda uyaran Zeytinoğlu, şunları vurguladı:
“Ukrayna’da savaşın ve Rusya’ya yönelik yaptırımların sürmesi hâlinde enerji, gıda ve emtia fiyatlarındaki artış hem endişeleri hem de enflasyon seviyesini daha da yukarı çekerek dünya ticareti ve finans piyasası için uzun vadeli riskler barındırabilir. Rusya-Ukrayna hava sahasının kapatılmasıyla hava taşımacılığı veya deniz taşımacılığı maliyetlerinin artması ve Rus bankalarının SWIFT’ten çıkarılması küresel tedarik zincirini etkileyecektir.
Özellikle Çin’den Avrupa’ya yönelik ticaret zincirinin etkilenmesi bekleniyor. Ayrıca küresel tedarik zincirinde yaşanacak herhangi bir sıkıntı otomotivden sağlık sektörüne birçok üretim sürecini durdurabilir. İthalat ve ihracat darbe alırken salgın nedeniyle mevcut arz darboğazlığı derinleşebilir. Enflasyon oranı küresel olarak artarken, insanların satın alma gücü düşebilir ve zaten salgından etkilenen talebi de azaltabilir.
Birçok ülke sermayesini yurtdışından ziyade yurtiçinde tutmak isteyeceğinden küresel sermaye akımları azalabilir. Tüketim ve yatırımdaki bu olumsuz değişimler sonucunda ülkelerin büyüme oranlarını olumsuz etkileyebilir. Ayrıca savaşın ardından ülkeler askeri harcamalarını arttırmak isteyeceği için bütçelerindeki sosyal sektör harcamaları da azalabilir.”
“Yaptırımlar Rusya’yı henüz caydırmadı”
Yaptırımların Rusya’yı vazgeçirmediğini vurgulayan Zeytinoğlu, “Rusya enerji kaynaklarını jeopolitik çıkarları için hala kullanabilir durumda. Açıkça görülüyor ki yaptırımlar Rusya’yı henüz caydırmadı. ABD’nin Rusya’ya yönelik koyduğu petrol ambargosu ise AB’nin bu ambargoya katılımı olmadan pratikte Rus ekonomisine zarar vermiyor. Rusya’ya yönelik petrol ambargosunun ya da doğal gaz alımını kesmenin maliyeti ise AB için oldukça yüksek.” dedi.
Yaptırımların geleceğine değinen Zeytinoğlu, şöyle konuştu:
“İlk olarak denizcilik, havacılık ve enerji sektörlerine daha kapsamlı ve daha fazla yayılacak yaptırımlarla karşılaşabiliriz. Örneğin finans işlemlerinde kullanılan kripto para birimlerini de dahil edip Rusya tarafından herhangi bir işlemin yapılması engellenmek isteniyor. Ukrayna’nın etrafında kenetlenen Batı, Çin, Belarus veya diğer ülkelerin Rusya’ya yönelik yaptırımlara katılmamasını ve eylemsizliğini görmezden gelmeyecektir. Bu yüzden siyasi ve ekonomik yaptırımların ihlal edilmesine yardımcı ve yaptırımların etkinliğinin azalmasına neden olan ülkelere yönelik ‘ekonomik suç’ mevzuatı ABD, Birleşik Krallık ve AB tarafından geliştirilecektir.
Rusya’nın Ukrayna işgaline yönelik yaptırımların küresel tedarik zincirine olan etkisini kırmak için Rus etki alanı dışında güvenilir bir tedarik kanalı ihtiyacı giderilmeye çalışılacaktır. Rusya’ya yönelik yaptırımlar küresel durgunluğa sebep vereceğinden ülkeler birbirine bağımlılıklarını minimuma indirmeye çalışacaktır.
Bunun için de ilk olarak enerji bağımlılığını azaltmak için, ‘ulusal gaz ve petrol rezervlerini’ artırmaya yönelecek veya Rusya dışındaki enerji arzı yapan ülkelerle daha fazla iş birliği geliştirilecektir. Çin ise jeopolitik rakiplerine olan gaz arz bağımlılığını azaltmak için Batı’nın aksine Rusya’dan daha fazla gaz alımı yapabilir.”
Zeytinoğlu, Rusya’nın dünya doğalgaz pazarının dörtte biri, ham petrolün yüzde 11’i, kömür piyasasının yüzde 18’i, platin pazarının yüzde 14’ü, paladyumun yüzde 35’ini aynı zamanda Ukrayna ile dünya buğday ihracatının üçte birini karşıladığını söyledi.
“Avrupa’da nükleer santrallerin katlanarak arttığını görebiliriz”
İşgal sonrası enerji arz güvenliğinin Avrupa’da en önemli kavram olduğunu belirten Zeytinoğlu, “Rusya’nın 2021 sonbaharından itibaren Kuzey Akım-2 boru hattının kullanıma açılması için enerjiyi bir baskı aracına dönüştürmesi Avrupa’da alternatif arayışlarına sebep olmuştu. AB, Rusya-Ukrayna krizinden enerji kaynaklarını çeşitlendirme dersini çıkardı. ABD’nin Rusya’dan fosil yakıtların ithalatını yasaklaması ve Avrupa Komisyonu’nun yıl sonuna kadar Rusya’dan alınan gaz miktarını yüzde 80 oranında azaltmayı hedeflemesi ileride atılabilecek adımlarla ilgili fikir veriyor.” dedi.
Zeytinoğlu, şunları söyledi:
“Orta vadede, istikrarlı enerji temini için Avrupa’da nükleer santrallerin katlanarak arttığını görebiliriz. Almanya, nükleer enerji yerine doğal gazı tercih ediyor olmasını da değiştirecektir. Kısa vadeli çözümler arasında Avrupa’nın iklim hedeflerinden geri adım atarak kömür kullanımını artırması ve sıvı doğal gaz (LNG) ithalatı için Katar ve ABD gibi ülkelere yönelmesi bulunuyor.
Türkiye’nin de yaşanan kriz sonrasında Avrupa için enerji güvenliği açısından stratejik değerinin arttığını görüyoruz. Türkiye’nin Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı (TANAP) ile Azerbaycan gazını Avrupa’ya bağlaması, Avrupa için Rusya dışındaki tek alternatif olma özelliğini taşıyor.
ABD tarafında ise Rus fosil yakıtlarına konulan yasak sonrası Venezuela ve İran ile normalleşme dönemine girebilir. ABD’nin avantajı Rusya ile enerji yoğun bir ticari ilişkisinin bulunmamasıdır. ABD’yi takiben İngiltere’nin de aynı kararı almasını ihtimal dâhilinde görüyorum.”
1,5 trilyon dolarlık bir ekonominin tecrit edilmeye çalışılmasının bölgedeki diğer ülkelere de negatif yansıyacağını bildiren Zeytinoğlu, “Bu süreçten olumsuz etkilenen ülkelerden biri de Türkiye olacaktır. Rusya’nın hammadde ihracatını yıl sonuna kadar bazı ülkelere yasaklama kararı alması, yaşadığı kriz içerisinde stratejik düşünülebilir fakat yasak sonrası süreçte alternatif arayışları Rusya’nın pazar hacmini düşürecektir.” şeklinde konuştu.
“Rus şirketlerine engeller konulması Türk şirketleri için fırsat”
Türk şirketleri için fırsatlara değinen Zeytinoğlu, “Rusya’daki uluslararası şirketlerin ayrılması ve Rus şirketlerine Avrupa’da ticari engeller konulması Türk şirketleri için fırsatlar yaratacaktır. Hem Rusya’da hem de Avrupa’da bu boşluğu Türk şirketleri olarak belirli sektörlerde doldurabiliriz.” dedi.
Rusya ile 32,5 milyar dolar ticaret hacmimizin bulunduğunu hatırlatan Zeytinoğlu, şunlara vurgu yaptı:
“Bunun çoğunluğu ithalat. Turizm, nükleer santral inşaatı, S400’ler gibi birçok konuda yakın ilişki içerisindeyiz. Geri adım atmadan ticarette ve enerjide Rusya’ya alternatif arama çalışmalarını hızlandırmalıyız. Gelecekte ABD ve AB’nin olası ikincil yaptırım uygulama kararı almasına hazırlıklı olmalıyız. Enerji konusunda yenilenebilir enerjiye yatırımlarımızı artırırken, nükleer enerji için farklı ülkelerle temas kurmalıyız.
Çünkü krizin Türkiye’ye kısa vadeli en önemli negatif etkisi petrol fiyatlarının yükselmesi. Petrol fiyatlarının artması lojistik maliyetleri artırdığı için bütün ürün kalemlerine yansımaktadır. Bu da Türkiye açısından enflasyon hedeflerine olumsuz yansıyacak bir gelişme. Kriz tarım konusunda da stratejik ürünlerde kendimize yetebilmemizin önemini gösterdi. Hububat ve yağ üretimini gelecekte oluşabilecek benzeri krizlerden etkilenmemek için öncelik olarak belirlemeliyiz.”
Türkiye’nin diplomatik başarısına dikkati çeken Zeytinoğlu, “Rusya ve Ukrayna’nın Antalya Diplomasi Forumu’nda bir araya gelmesi bu zamana kadar uygulanan stratejilerin isabetli olduğunu göstermektedir. İşgal sonrası önemini en çok artıran organizasyon NATO oldu. Türkiye, NATO üyesi olarak Rusya tehdidine karşı Avrupa’da kabiliyet sahibi üç ordudan birisi. Türkiye bu durumu daha çok dile getirerek NATO’daki müttefiklerinden istediği askeri teçhizat alımlarında baskı yapabilir.” diye konuştu.