Barış zamanı her gün binlerce insanın gezdiği, onlarca müzeye ve tarihi mekana sahip şehrin meydan ve sokaklarında sadece hummalı bir mevzi çalışması ile bir dizi savaş hazırlığı gözleniyor.
Rusya-Ukrayna savaşının başlamasının ardından Ukraynalıların hayatı aniden değişti. Bir gün önce evlerinde aileleriyle akşam yemeklerini yiyip hoş vakit geçiren insanlar ertesi gün valizlerine sığdırabildikleri hayatlarını yanlarına alarak tüm anılarını geride bırakıp bilinmezliğe doğru kaçmaya başladı.
Yaklaşık 3 milyonluk nüfusuyla hareketli bir başkent olan Kiev, kentin mücavir alanlarına saldırılar nedeniyle diken üstünde. Kentte birçok iş yeri ve dükkan kapalı. Ekmek gibi temel gıdalara erişim ise sınırlı. Açık olan marketlerde de çok uzun kuyruklar oluşuyor. Caddelerde arabaların neredeyse görülmediği şehirde birçok benzin istasyonu hizmet vermiyor. Hayatın neredeyse durduğu kent gündüz bile hayalet şehri andırıyor.
Eskiden köşe başlarında sokak müzisyenlerinin olduğu, sokak sanatçılarının hünerlerini sergilediği caddelerde şimdilerde sadece kontrol noktaları bulunuyor. Sokakların yeni müdavimleri gazeteciler ve güvenlik güçleri. Bunlar dışında insana rastlamak neredeyse mümkün değil. Otellerin neredeyse gazeteciler ve askerler dışında müşterisi bulunmuyor.
Gönüllüler kentin belirli noktalarına getirilen kum yığınlarını torbalara doldurarak siper ve mevziler hazırlıyor. Birçok noktaya da şehrin olası işgalinde savunma hattı oluşturmak için demir ve beton engeller yerleştiriliyor. Gergin bekleyiş tabii olarak güvenlik güçleri ve gönüllülere de yansımış durumda. Rus sabotajcıların birçok şehirde olduğu gibi Kiev’de de bulunması nedeniyle herkese “olağan şüpheli” gözüyle bakılıyor.
Siviller hem meydanı hem de meydana hakim binaları korumak için tahkimat yapmaya çalışıyor. Yığınak hazırlayanlar AA’ya “Özgürlük Meydanı’nın simgesel olduğunu, meydanın kaybedilmesinin Kiev’in kaybedilmesi” anlamına geldiğini söylüyor.
Rusların Kiev’e yaklaşık 40 kilometre mesafedeki İrpin bölgesindeki yoğun baskısı halen sürüyor. İrpin’in tamamen düşmesi durumunda Rusların Kiev’e hareketindeki en büyük engel kalkmış olacak. Güvenlik önlemleri, Kiev’in İrpin istikametinden şehre giriş noktalarından itibaren şehrin tarihi mimari güzelliklerinin önüne geçmiş durumda.
11. yüzyıldan bu yana kendine has farklı mimari üsluba sahip binaların yer aldığı şehrin ve yapıların olası çatışma ortamında ne denli zarar göreceği de ayrı bir endişe konusu.
Ya İrpin düşerse?
Kiev’den ayrıldıktan sonra çatışma ve patlamaların yoğun yaşandığı İrpin bölgesine, ormanların arasındaki bir güzergahtan gidiliyor. Bölgeye giderken bir saldırı ya da sabotaj tehlikesine karşı konvoy halinde gidilmesi gerekiyor. Gidiş istikametinde askeri araçlar ve gazetecilerin araçları dışında araca rastlanmıyor. İrpin’de Kiev yönüne doğru ise evlerini terk eden ve bölgeden çıkmaya çalışan sivillerin yoğunluğu dikkati çekiyor.
İrpin Köprüsü bağlantılarda önemli bir geçiş noktası. Köprünün bulunduğu noktaya yaklaşınca hedef olunmaması için askerler, sivillerden araçların bırakılmasını istiyor.
Araçlar bırakılıp ağaçların arasından kısa bir yürüyüşün ardından yollarda sivillerin yürüyerek kaçmaya çalıştığı görülüyor. Kadın, çocuk, yaşlı yoğunluğu dikkati çekerken, bölgedeki minibüs ve araçlar alabildiği kadar sivili tahliye etmeye çalışıyor.
Sivillerin güvenliği için tahliyelerin yapıldığı, otobüslerin de yer aldığı bir bölge oluşturulmuş. İnsanlar buradan Kiev istikametine doğru tahliye ediliyor.
İrpin’de daha önce AA ekibinin de çatışmaya şahit olduğu, sivillerin tahliyesi için koridor açılmıştı. Bölgede daha önce 6 sivilin öldüğü alanda yanmış evler, tahrip olmuş bina ve dükkanlar dikkati çekiyor. Bölgede kesif bir yanık kokusu hakim. Yollara serpilmiş valiz ve eşyalar da insanların buradan can havliyle kaçtığını gösteriyor.
Ukrayna’nın İrpin’in tamamen düşme ihtimaline karşı bölgeyi kente bağlayan köprüyü havaya uçurması nedeniyle sivillerin tahliyesi güçlükle yapılıyor. Bölgede kuzey soğuğunun hissedildiği bugünlerde yoğun kar yağışına rağmen yaşlı, hasta, çocuk ve kadınlar başta olmak üzere yüzlerce kişi, İrpin’den kaçmak için birbiriyle yarışıyor. Siviller, havaya uçurulan köprünün bulunduğu yerlere yerleştirilen derme çatma tahta geçidin üzerinden geçerek kaçıyor. Güvenlik güçleri sivillerin izdihama neden olup nehre düşmemesi için geçiş noktasında insanları sıraya sokup karşıya geçiriyor.
Karşıya geçenler, bir yandan bombardıman ve yoğun ateş hattından kaçmanın mutluluğunu bir yandan da evlerini ve yaşantılarını terk etmenin üzüntüsünü yaşıyor.
İrpin’den kaçan herkesin gözünden dökülen yaşlar dikkati çekiyor. Anne ve babalarının kucağındaki çocuklar ise savaştan habersiz, yoğun kar yağışı altında çaresiz gözlerle etrafını süzüyor. Tahliyeler sırasında da çevrede kimin attığı bilinmeyen top sesleri duyuluyor.
Anıların valize sığdırıldığı hayatların geçiş noktası: Kiev istasyonu
Savaşta acının kokusu şehrin her noktasına sinmiş. Kiev ve civarındaki hastanelerde yakınlarını arayan aileler ya da refakat eden insanların acıları yüzlerinden okunuyor. Çoğu kişi AA’ya “Rusya’ya direneceğini, kenti bırakmayacağını” söylüyor. Kiev’deki Okhmatdyt Çocuk Hastanesi’nde doktor ve yetkililer, yaralılardan görüntü ya da görüş alınmasına izin vermiyor.
Çatışma bölgesinden uzak olsa da savaşın acılarının en çok hissedildiği yer ise veda ve hüznün bir arada yaşandığı Kiev Tren İstasyonu. İstasyon, Kiev ve doğu illerinden görece güvenli sayılabilecek ülkenin batısındaki Lviv ve civar şehirlere geçiş için en güvenli güzergahlardan biri görülüyor.
İstasyona yoğunluk ve keşmekeş hakim. Trenler için biletleme yapılmıyor. İnsanlar trene binebilmek ve boş bir koltuk bulabilmek için o hengamede neredeyse birbirini eziyor. Birçok kişi onlarca saat yolculuğa rağmen ayakta seyahat etme pahasına trende yerini almaya çalışıyor.
İstasyondakilerin bazıları batıdaki şehirlere gidiyor, bazıları ise bilinmezliğe seyahat ediyor.
AA’ya konuşanlar, imkanları olursa Polonya üzerinden Avrupa’ya geçmeyi planladıklarını anlatıyor. Bu kişilerin çoğu düzenli bir yaşam ya da iş umuduyla değil sadece sınırı geçip canını kurtarma güdüsüyle hareket ediyor.
Evlerini, sevdiklerini ve yaşam boyu biriktirdiği anılarını geride bırakan, çoğu kadın, yaşlı ve çocuk olan siviller, valizlerine sığdırdıkları hatıralarıyla trenin puslu camlarından son bir kez sevdiklerine ve yaşadığı şehre bakarak bir belirsizliğin içinde kenti terk ediyor.
Çocuk ağlamaları ve gözyaşları arasında, şehri savunmak için geride kalanlar ailelerini bir belirsizliğe göndermenin hüznünü, aynı zamanda onları çatışmadan uzaklaştırmanın verdiği sevinci yaşıyor. Duyguların birbirine karıştığı, panik, kaos ve keşmekeşin hiç durmadığı Kiev Tren İstasyonu, savaşın acı yüzünün tek bir karede izlenebildiği kansız bir savaş alanına dönüşmüş durumda.
Kiev Tren İstasyonu, savaşın bir insana neler yaşatabileceğini, insanların neleri feda edebileceğini gösteren en önemli adreslerden biri; birkaç parça anısını yanına alan insanlar, belirsiz bir geleceğin yolcusu.