İngiltere’deki Nottingham Üniversitesinde görev yapan uluslararası kamu hukuku uzmanı Victor Kattan, AA muhabirine, Uluslararası Adalet Divanında (UAD) İsrail’in işgal ettiği Filistin topraklarındaki uygulamalarının hukuki sonuçlarının ele alındığı duruşmaları değerlendirdi.
- Adalet Divanında İsrail’in Filistin’i işgalinin hukuki sonuçlarına ilişkin duruşmalar başladı
- GÖRÜŞ- UAD davasında 52 ülkenin sunumu ne anlama geliyor?
- İsrail, UAD’de Filistin’i işgalinin hukuki sonuçlarına ilişkin duruşmayı tanımadığını duyurdu
- UAD duruşmasında Güney Afrika: Son 4 ayda 30 bin Filistinli öldürüldü
Duruşmalardan karar çıkmasının hazirana kadar sürebileceğini ifade eden Kattan, Filistinlilerin lehine çıkacak herhangi bir kararın “Birleşmiş Milletlerin (BM) temel yargı organı tarafından hakların teyit edildiğini” göstereceğini dile getirdi.
Kattan, UAD’nin İsrail’i “apartheid suçu”ndan sorumlu tutmasının kayda değer olacağını, çünkü BM’nin bu suçla mücadele etmek için kurulmuş ve 40 yıla yakındır kullanılmayan özel kurumları olduğunu hatırlattı.
Bu kurumların, Filistin halkına karşı yürüttüğü ayrımcı politikaları ve işgali sonlandırması için İsrail’e baskı yapma politikalarını koordine etmek için kullanılabileceğini kaydeden Kattan, UAD’den bir anlamda uluslararası hukuku savunmasının istendiğini söyledi.
Kattan, duruşmalarda 2 noktanın ele alındığını, bunlardan ilkinin İsrail’in işgalini uzatarak işlediği ihlaller, Filistinlilerin kendi kaderini tayin hakkını reddetmesi, büyük demografik değişiklikler yapması, insan hakları ihlalleri, apartheid ve ırkçı ayrımı olduğunu vurguladı.
Duruşmalarda ele alınan ikinci noktanın, uluslararası hukukun ihlallerinin bu ülkeler için ortaya çıkan sonuçları olduğuna dikkati çeken Kattan, duruşmalara katılan ülkelerin savlarını 7 Ekim’deki Hamas saldırılarından çok daha önce sunduklarını hatırlattı. Kattan, İsrail’in Gazze’ye son saldırılarının, müttefiklerin argümanlarını nasıl şekillendireceğini izlemenin ilginç olacağını belirtti.
İsrail’in müttefiklerinde tutum değişimi var
Victor Kattan, İngiltere Dışişleri Bakanı David Cameron’ın yakın zamanda bir Filistin devletinin kurulmasının, müzakerelerin sonucunu beklemek zorunda olmayacağını söylediğini hatırlatarak, İsrail’in müttefiklerinin tutumunda şimdiden bir değişim görüldüğünü dile getirdi.
Bu değişimin Netanyahu’yu “bir Filistin devletini asla kabul etmeyeceği” şeklinde kavgacı açıklamalar yapmaya ittiğini savunan Kattan, İsrail’in dünyanın dikkatini bu duruşmalardan uzaklaştırmak için girişimde bulunabileceğini, Refah’a saldırmaya karar verebileceğini söyledi.
Kattan, “Eğer mahkeme iyi bir görüş, çoğunluk görüşü verirse; örneğin işgalin hukuksuz olduğu ve İsrail’in apartheid suçunu işlediğini ve devletlerin onunla silah ticareti yapmaktan kaçınması yükümlülüğü bulunduğu görüşünü belirtirse, bu BM Genel Kuruluna geri gönderilecek.” ifadelerini kullandı.
BM Genel Kurulunun da bunu dikkate alarak bir karar çıkaracağını aktaran Kattan, Genel Kurul kararlarının bağlayıcı olmadığını anımsattı. Kattan, karar BM Güvenlik Konseyine (BMGK) giderse burada ABD’nin İsrail’e karşı uluslararası hukukun uygulanmasına yönelik herhangi bir girişimi engelleyeceğinin beklendiğini vurguladı.
Uluslararası hukuk uzmanını Victor, bununla birlikte Divanın görüşünün bazı devletlere uluslararası hukuku kendilerinin uygulamasına müsaade edeceğini, İsrail ile diplomatik ilişkileri kesme nedeni vereceğini ifade etti.
“BMGK’den gelmese bile, devletler tek taraflı olarak yaptırım uygulayabilirler. Yapacaklar mı göreceğiz.” diyen Kattan, duruşmaların İsrail’in 7 Ekim 2023 öncesine göre, daha da yalnızlaştığını gösterdiğini vurguladı.
Kattan, İsrail’in Gazze’ye saldırılarının Filistin devleti meselesini yeniden canlandırarak dünya gündemine taşıdığına işaret ederek, bunun tansiyonu artırarak herkese bu çatışmanın eski olsa da bitmediğini gösterdiğini söyledi.
İngiltere gibi Filistin’i tanımaya karar veren ancak siyasi nedenlerle bunu bekleten bazı ülkeler olduğuna dikkati çeken Kattan, “Gazze’deki çatışmayı sonlandırma, Filistin halkına siyasi bir düzlem sağlama ve şahit olduklarımızın bir daha asla olmamasını sağlamak tartışmalarıyla bağlantılı olarak Filistin’i tanıma fikrinin bazı Batı ülkelerinin gündemine yeniden alındığını görüyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.