Naftali Bennett, 8 Mayıs’ta “Kudüs ve Mescid-i Aksa’yla ilgili tüm kararların dış etkenlere bakılmaksızın şehrin hakimi olan İsrail tarafından alınacağını” söyledi. Bennett, “İsrail’in tüm dinlere saygılı bir şekilde davranmayı sürdüreceğini, Kudüs’ün bir bütün olarak İsrail devletinin tek başkenti olduğunu” ileri sürdü.
İsrail Başbakanı’nın bu sözleri, 7 Mayıs’ta “Mescid-i Aksa meselesinin çözümünün, başkenti Kudüs olan Filistin devletinin kurulmasından geçtiği, partisinin İsrail’in Aksa’daki uygulamalarının Kudüs’teki İslami mekanlar ve Aksa üzerinde vesayeti bulunan Ürdün Kralı 2. Abdullah tarafından belirlenmesini istediğini” söyleyen İsrail Meclisinde 4 milletvekili bulunan Birleşik Arap Listesi (Ra’am) lideri Mansur Abbas’a bir yanıttı.
Bunun üzerine Filistin Devlet Başkanlığı Sözcüsü Nebil Ebu Rudeyne bir açıklamada bulunarak, Milletler Cemiyetinin, “Mescid-i Aksa’nın ve Ağlama (Burak) Duvarı’nın mülkiyetinin Müslümanlara ait olduğu yönündeki” 1930 tarihli kararını hatırlattı. Ebu Rudeyne, “Uluslararası meşru kararlara göre Doğu Kudüs, Müslüman ve Hristiyanlara ait kutsal değerleriyle Filistin devletinin ebedi başkentidir.” ifadelerini kullandı.
Ürdün Meclisi Filistin Komisyonu Başkanı Muhammed ez-Zahravi de 9 Mayıs’ta yaptığı açıklamada, “İsrail, kutsal kentte hiçbir kanuni, tarihi ve dini meşruiyete sahip değildir.” dedi.
Ürdün makamlarından ise konuyla ilgili Kraliyet Divanı ya da Dışişleri Bakanlığı düzeyinde herhangi bir açıklama gelmedi.
Ürdün vesayetinin tarihi
Ürdün’ün Kudüs ve kutsal bölgeler konusundaki vesayeti 1924 yılına, Şerif Hüseyin bin Ali dönemine uzanıyor. Şerif Hüseyin bu dönemde, Kudüs’teki Kutsal İslami yapıların imarı için 24 bin altın bağışta bulundu. Şerif Hüseyin zamanında atılan bu ilk adım, Haşimi Krallığı’nın Kudüs’teki vesayetinin de başlangıç noktası oldu.
Takvimler 1950 yılını gösterdiğinde Ürdün ile Batı Şeria’nın yani Ürdün Nehri’nin doğu ile batısının birleştirildiği ilan edildi. 1988’de bu durum sona ermesine rağmen Kudüs, Ürdün himayesi altında kalmaya devam etti.
Ürdün’de Kral Huseyin bin Talal, tahta oturmasının ardından, 1953 yılında özel bir kanun uyarınca Kudüs’teki İslami mekanların yeniden inşası için “Kraliyet Komitesi” kurulması talimatı verdi. Komitenin en önemli çalışması Ağustos 1969’da Mescid-i Aksa’daki yangının etkilerini ortadan kaldırılmak oldu.
1969 yılında Denis Michael Rohan adlı Avusturalyalı bir fanatiğin çıkardığı Mescid-i Aksa’nın içerisinde yer alan Kıble Mescidi olarak bilinen doğu bölgesindeki yangında, aralarında Selahaddin Minberi başta olmak üzere tüm eserler yanıp kül oldu.
Ürdün’ün halihazırdaki Kralı 2. Abdullah, babalarının ve dedelerinin izlediği siyasi misyonu sürdürerek, önce 2002 yılında, Selahaddin Minberi’ne işlemeli bir tablo yerleştirdi. Ardından Ürdün Kraliyet Divanı tarafından ülkedeki El-Balka Uygulamalı Bilimler Üniversitesi’nde aslına uygun olarak yaptırılan yeni minber 2007’de Kıble Mescidi’ne yerleştirildi.
Buna ek olarak, pek çok restorasyon ve bakım çalışması yapıldı; bunlardan en sonuncusu da Ürdün Kralı’nın özel talimatıyla şubat ayında Mescid-i Aksa içindeki Kıble Mescidi ve Kubbet-üs Sahra’nın halılarının yenilenmesi oldu.
Ürdün, 26 Ekim 1994’te İsrail’le imzaladığı Vadi Arabe Anlaşması kapsamında Kudüs’teki dini işlerden sorumlu ülke olarak kabul ediliyor. Aynı anlaşmanın 9. maddesinde, “İsrail’in Ürdün Haşimi Krallığı’nın Kudüs’teki kutsal mekanlardaki mevcut durumuna saygı duyması” öngörülüyor.
Anlaşmaya göre Mescid-i Aksa, Ürdün Vakıflar İslami İşler ve Mukaddesat Bakanlığına bağlı Kudüs İslami Vakıflar İdaresinin himayesinde bulunuyor ancak Yahudiler, 2003’ten bu yana İdarenin izni olmadan İsrail’in tek taraflı kararıyla polis eşliğinde kutsal mabede giriyor.
Statükoya göre, fanatik Yahudi yerleşimcilerin Aksa’da ibadet etmesine izin verilmemesi gerekiyor ancak fanatik Yahudi yerleşimciler sık sık İsrail polisi korumasında Aksa’ya baskın düzenliyor.
İsrail’de bir mahkeme, Ekim 2021’de Yahudilerin Mescid-i Aksa’da “sessizce” ibadet etmelerinin kanuna aykırı olmadığına hükmetmiş, söz konusu karar Filistin sokağı ve İslam dünyasında tepkiyle karşılanmıştı.
Ayrıca Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Ürdün Kralı 2. Abdullah ile Mart 2013’te imzaladığı bir başka anlaşmayla Kudüs ve buradaki mukaddesatın korunması ve vesayet hakkını da Ürdün Haşimi Krallığına verdi.
Ürdün, Kudüs ve kutsal mekanlarla ilgili birçok kurum ve kuruluşa sahip
Ürdün, 1950’den bu yana Kudüs’teki İslami kutsal mekanların işleriyle ilgilenen “Ürdün, Vakıflar, İslami İşler ve Mukaddesat Bakanlığı” başta olmak üzere Kudüs ve kutsal mekanlarla ilgili birçok kurum ve kuruluşa sahip.
Söz konusu Bakanlık, Mescid-i Aksa’nın yönetimini ve bakımını üstleniyor. Ayrıca Bakanlığa bağlı “Kudüs İslami Vakıflar İdaresi” ve risk altındaki İslami anıtları belgelemek, korumak için bu idareye bağlı “İslam Tarihi Eserleri Birimi” de bulunuyor
Tüm bu kurumların yanı sıra 1954’te Aksa’daki çeşitli dini ve tarihi anıtların yeniden inşası çalışmalarını denetlemek amacıyla Ürdün’e bağlı “Mescid-i Aksa ve Kubbet-üs Sahra’nın İmarı Komitesi” kuruluyor.
1967’de kurulan, 1994’te yeniden şekillendirilen Kudüs İşleri Kraliyet Komitesi de Kudüs’le ilgili işlerle ilgilenme ve bu meseleyi uluslararası platformlarda dünya kamuoyuna duyurma görevini yürütüyor.
Ürdün tarafından kurulan son kurum ise 2007 yılında “Mescid-i Aksa ve Kubbet-üs-Sahra’nın İmarı için Haşimi Fonu” oldu.
Fon, Mescid-i Aksa, Kubbet-üs-Sahra ve Kudüs’teki kutsal mekanların bakımı, imar ve bakımlarının sürekliliği ve diğer tüm ihtiyaçlar için gerekli finansmanı sağlamayı amaçlıyor.