Ürdün’ün İran’a yönelik yaklaşımında ciddi bir değişim görülürken, bu değişikliğin ABD Başkanı Joe Biden’ın 13-16 Temmuz’da çıkacağı Orta Doğu ziyareti öncesinde olması dikkati çekti.
Önceki yıllarda “Şii hilali” tehlikesi, İran’ın Suriye’ye müdahalesi gibi açıklamaların geldiği Ürdün’den son günlerde İran’a yönelik olumlu mesajlar veriliyor.
Ürdün’ün İran’la yakınlaşmaya dair açıklamalarını uzmanlar yeni bir ittifak arayışı şeklinde değerlendiriyor.
Ürdün’ün İran’a yönelik değişen tavrı
Ürdün Kralı Abdullah, daha önce ülkesinin İran yapımı insansız hava araçlarının saldırılarına maruz kaldığını ifade ederken ve İran’ın bölgedeki etkisini “Şii hilali” ve “İran hilali” olarak adlandırırken son aylarda bu tavrını değiştirdi.
Mayıs ayında yaptığı açıklamalarda, İran’a yönelik olumlu mesajlar veren Kral Abdullah, “Bizler elbette ki Orta Doğu’da herkesin yeni bir başlangıcın ve ileriye gidişin bir parçası olmasını arzuluyoruz ancak güvenlik konusunda sorunlarımız var.” dedi.
Suriye’nin güneyindeki güç boşluğunun bir süredir Rusya tarafından doldurulduğuna işaret eden Kral Abdullah, Rusya’nın yerini İran’a bağlı güçlerin alacağını vurgulayarak, Ürdün’ün bölgedeki gelişmelere ilişkin endişeli olduğunu ifade etti.
Ürdün, İran ile iyi ilişkiler geliştirme konusunda istekli
Ürdün Başbakanı Bişr el-Hasavne, 10 Temmuz’da BBC’nin Arapça televizyon kanalına verdiği röportajda, İran ile diyalog yoluyla iyi ilişkiler geliştirmek istediklerini söyledi.
Hasavne, İran’ın bölgesel meselelere yönelik politikalarını ve bazı bölge ülkelerine müdahalelerini yakından takip ettiğini kaydederken, bölge ülkelerinin güvenliğini, “Ürdün’ün güvenlik sisteminin ayrılmaz bir parçası” olarak gördüklerine işaret etti.
İran’ı bir güvenlik tehdidi olarak görmediklerine dikkati çeken Hasavne, “Ürdün, İran ile diyalog yoluyla bölgede iyi ilişkiler kurma arayışında.” ifadelerini kullandı.
Başbakan Hasavne, Ürdün’ün İran ile iyi ilişkiler geliştirebilmesinin “uluslararası sistemin dayandığı kurallar ve ilkeler çerçevesinde” mümkün olacağını vurguladı.
İran’ın, Körfez ülkelerine yönelik tehdit içeren açıklamalarını hatırlatan Hasavne, İran’ın son dönemde bu açıklamaları azaltmasından memnuniyet duyduklarını dile getirdi.
– “Bölgenin gerçekleriyle uyumlu politikalar”
Yazar ve siyasi analist Fayiz el-Fayiz, AA muhabirine yaptığı açıklamada Ürdün’ün İran ile ilişkilerinin, 2003 yılında Irak’ın işgali ve 2011’de başlayan Suriye iç savaşıyla zayıfladığını aktardı.
Fayiz, “Ürdün’ün bölge ülkeleriyle zaman içerisinde değişim gösteren siyasi ve diplomatik düzeydeki ilişkilerini karşılıklı saygı ilkesine bağlı sürdürdüğüne şüphe yok.” dedi.
“Tahran yönetimi, Beyrut kıyılarından Aden Körfezi’ne uzanan bölgede önemli hedeflerin peşinden koşuyor.” diyen Fayiz, bu durumun Ürdün’de “belirsizliğe yol açtığını” kaydetti.
Fayiz, Ürdün’ün bu konuda gerçekçi yaklaşım geliştiren bir strateji yürüttüğünü vurgulayarak, Başbakan Hasavne’nin İran’a yönelik olumlu mesajlarını şöyle değerlendirdi:
“Hasavne’nin açıklamalarının, 20 yıldır bölgede devam eden çatışmalar ve krizlerin ardından jeopolitik bir iyileşme sağlamak niyetiyle yapıldığı düşünülmelidir. İran güçleri, Ürdün’ün kuzey sınırlarına yakın bir yerde varlık gösteriyor.
Ürdün sınırlarına yönelik silahlı tehditler, Suriye’nin güneyindeki kaosu dizginlemek için güçlü bir tarafın bulunmasını gerektiriyor. Tahran, ister Suriye’de ister Yemen’de, ister siyasi açıdan Irak’ta olsun, çözümün anahtarı.”
Ürdün’ün İran konusundaki tavrının, mantıklı çözüm gerektiren bir realite gibi göründüğüne işaret eden Fayiz, “Atlanamayacak bazı göstergeler bulunuyor. Öyle ki İran Hac Bakanı, Suudi Arabistan’ı ziyaret ederek hac mevsimi öncesi yetkililerle görüştü. Riyad ve Tahran arasında kabul edilebilir ve Yemen’de ateşkesin kurulmasına yol açacak düzeyde iletişim kanalları bulunuyor.” ifadelerini kullandı.
Fayiz, ayrıca Ürdün’ün uyuşturucu, silah ve patlayıcı madde kaçakçılığı yapan grupların gerçekleştirdiği silahlı işgali durdurmak için Suriye’deki resmi taraflarla koordinasyona geri döndüğünü vurguladı.
İlişkilerde yeniden dengeyi kurma arayışı
Ürdün’deki Hüseyin bin Talal Üniversitesi Siyaset Bilimi Profesörü Hasan ed-Daca, ABD Başkanı Joe Biden’ın Orta Doğu ziyareti öncesindeki duruma dikkati çekti.
Daca, “Bu noktada amaç, herhangi bir bölgesel savaşı kışkırtmamak ve bölgede stratejik açıdan önem arz eden su ve hava koridorlarını korumanın yanı sıra petrol ve doğal gaz konularında Rusya’nın yerini doldurmaya çalışmak olacaktır.” değerlendirmesinde bulundu.
Akademisyen Daca, şöyle devam etti:
“Ürdün’ün kuzey komşusu Suriye’de sükunet arayışında olması hasebiyle Başbakanı’nın Amman ve Tahran ilişkilerini yeniden rayına oturtmaya çalıştığını görüyoruz. Dolayısıyla bu, İran’dan Ürdün’e doğrudan olmayan bir ateşkes mesajı gönderildiği anlamına geliyor. Bu Başbakan Bişr el-Hasavne’nin Tahran ile ilişkilerde açılıma ilişkin açıklamasında da doğrulandı.”
Ürdünlü akademisyen, ülkesinin son açıklamalarının Rusya-Ukrayna krizinden ve Pekin ile Güney Çin Denizi’ndeki çatışmadan büyük ölçüde zarar gören ABD’nin yeni bir kriz çıkmasını önlemeye yönelik tutumuyla da örtüştüğünü söyledi.
Daca, “Bölgedeki hiçbir ülkenin, özellikle on yıllardır devam eden büyük krizlerin varlığı göz önüne alındığında, bölgede herhangi bir savaşı ateşlemek istediğini düşünmüyorum.” görüşünü dile getirdi.
Ürdün’ün tutumundaki ciddi değişim
Yazar ve siyasi analist Abdulmehdi Katamin de “Ürdün’ün İran dosyasına yönelik rolünün biraz değiştiği kesin. Benim açımdan, değişikliğin nedenleri esas olarak İran nükleer müzakereleri ışığında bölgede ABD’nin tutumunun değişmesinden kaynaklanıyor.” diye konuştu.
Katamin, şunları kaydetti:
“Bu, bölgede yaklaşmakta olan ittifakların temel taşının İran ve İsrail olacağı düşüncesini doğrulamaktadır. Buna göre, iki ülke hem ekonomik hem askeri olarak bölge üzerinde yetki sahibi olacaktır.
Arap ülkeleri şu anda birkaç kutup tarafından oluşturulmakta olan uluslararası stratejiyi anlamadıkları için ABD’nin önümüzdeki günlerde önem verdiği bu ikiliye katılmaktan başka çaresi kalmayacaktır.”