İsrail, Filistinli grupların bölünmüşlüğünden faydalanmaya çalışırken, 2007’den bu yana farklı hükümetler eliyle Gazze ve Batı Şeria’yı bölmeye ve kontrol etmeye yönelik çabalarının da son olaylarla boşa çıktığı görülüyor.
Tel Aviv yönetiminin Filistin’i bölme ve kontrol çabasına Filistin halkı ve bölge ülkeleri karşı çıkarken, İsrail’in müttefikleri de bu plana destek vermiyor.
Bölgedeki durumun karışıklığı nedeniyle uzmanlar Ürdün başta olmak üzere Filistin meselesiyle yakından ilgilenen ülkelere başvurulabileceği değerlendirmesini yapıyor.
Uzmanlar ayrıca, Filistin tarafının kabul edebileceği bir siyasi durumun oluşmasıyla yeni krizlerin önlenebileceğini belirtiyor.
Ürdün’ün “tek Filistin” tavrı
İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarının başladığı 7 Ekim’den bu yana Ürdün Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nin ayrılmasına yönelik her türlü girişimi reddettiğini defalarca vurguladı.
Ürdün Kralı 2. Abdullah, uluslararası toplantılarda Gazze’nin “tek Filistin devletinin bir parçası” olduğunu dile getirdi.
Tel Aviv yönetiminin Filistin bölgelerinde bölünmeyi ve kontrolünü artırmayı hedeflediğinin farkında olan Amman yönetiminin, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun iki devletli çözümü reddeden tavrı karşısında Filistin meselesinin çözümü için savaş sonrasında rol oynaması bekleniyor.
Ürdün ve İsrail arasında 1994 yılında anlaşma imzalanırken, 7 Ekim sonrasında İsrail’in Gazze’deki katliamları sebebiyle iki ülke arasındaki ilişkiler gerilime şahit oluyor. İki ülke, karşılıklı olarak büyükelçilerini geri çekmiş durumda.
Ürdün’ün yaklaşımı
Eski Ürdün Enformasyon Bakanı Semih el-Muayta, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi’nde yönetimin yeniden tesis edilmesi konusundaki senaryoları değerlendirdi.
“Önerilen fikirlerin tamamı henüz teklif aşamasından öteye geçemedi.” diyen Muayta, Filistin devleti ve siyasi süreç konusunda ABD ve Avrupa ülkeleri ile yapılan müzakereler İsrail’in onayını gerektiriyor. Aynı zamanda, Hamas’ın siyasi denklemden çıkmasını öngörüyor ki bu da henüz gerçekleşmedi.” ifadelerini kullandı.
Muayta, “Ürdün’ün Filistin meselesine yaklaşımından bahsedersek; öncelikle Gazze’ye yönelik saldırının durdurulması, sonrasında İsrail’in istediği gibi askeri değil siyasi bir çözüm aranması, Filistin devleti fikrinin hayata geçirilmesi ve siyasi sürecin başlatılmasıdır.” şeklinde konuştu.
Kurulacak Filistin yönetiminin Batı Şeria ve Gazze’yi yönetebilmesi gerektiğini belirten Muayta, Filistin devletinin kurulabilmesi için siyasi sürece inanmak gerektiğine dikkati çekti.
Muayta, Hamas’ın Filistin devletinin kurulmasına ilişkin siyasi süreçten dışlanmaya çalışıldığını ifade ederek, “Tüm öneriler, Hamas’ın denklemden çıkarılmasını öngörüyor ancak bu ABD ve Avrupa’nın düşüncesi.” değerlendirmesinde bulundu.
Filistin devletinin şeklinden ziyade barış ortamının sağlanmasının önemini vurgulayan Muayta, “Ürdün Filistinlilerin haklarını koruyan bir yol arayışında, İsrail ise bu noktada engel teşkil ediyor. Ürdün, barış ortamını sağlayacak ve Filistinlilerin onayını alan bir siyasi süreç istiyor.” dedi.
“İşgal altında kurulan her hükümet halka dayatmadır”
Ürdün’ün eski Filistin Büyükelçisi Ribhi Hallum da “Şu anda en önemli şey, herkesin (İsrail’in) barbarca saldırılara karşı koyması ve halkımıza karşı yürütülen bu soykırım savaşının durdurulmasıdır.” diye konuştu.
“Filistin bugünün meselesi değil.” diyen Hallum, Filistin’in sömürgeciliğe ve İngiliz mandasına maruz kaldığını ve halkının bağımsızlık kazanma imkanı bulamadığını hatırlattı.
Hallum, “İki devletli çözüm ve 1967 sınırlarına dönülmesi henüz vakti gelmemiş konulardır. Asıl mesele, şu anda halkımızı korumak ve bu vahşice savaşı durdurmaktır. Zafer kazanıldığı zaman, nasıl bir rejim kurulacağı ve yönetileceği konusu detaylı olarak tartışılabilir.” ifadelerini kullandı.
İşgal altındaki Batı Şeria’daki Filistin yönetiminin İsrail ile güvenlik koordinasyonu içerisinde olduğunu belirten ve bunu eleştiren Hallum, şöyle devam etti:
“Öncelikli vazifesi, İsrail işgaliyle işbirliği. Bu işbirliği direnişin işgale teslim edilmesi anlamına geliyor. Halkımız bağımsızlıktan başka bir şeyi kabul etmeyecek. Çözüm, doğrudan seçimlerin yapılmasından geçiyor.
Bir Filistinli ve Arap olarak halkın kabul etmediği bir hükümetin dayatılmasını kabul etmiyorum. İşgal altında kurulan her hükümet halka dayatmadır.”