Hasan Kalyoncu Üniversitesi Öğretim Üyesi ve SETA araştırmacısı Doç. Dr. Murat Aslan ve Ortadoğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) Levant Çalışmaları Koordinatörü Dr. Oytun Orhan, Suriye’nin Halep iline bağlı Şeyhmaksut ve Eşrefiyye mahallelerinde varlığını sürdüren terör örgütünün, Halep’te Suriye ordusunun askerlerini hedef almasına ilişkin AA’ya konuştu.
- Halep’te Suriye ordusu YPG/PKK saldırısını püskürttü
Aslan, Halep’in kuzey ve kuzeydoğusunda dört mahallede Kürt nüfusun olduğunu ve bunların PKK/YPG tarafından güvenlik sağlama bahanesiyle uzun yıllardır baskı altında tutulduğunu ifade ederek, PKK’nın bu mahallelere kendi unsurlarını yerleştirdiğini belirtti.
Halep’in bombalanmış, yıkılmış, hayalet bir şehir olduğunu ve yıkılan binaların çoğunluğunun çok katlı olduğunun altını çizen Aslan, “(PKK/YPG’nin) Buralara keskin nişancılar yerleştirdiğini, şehrin bazı noktalarında kontrol noktaları tesis ettiğini biliyoruz. Özellikle bu mahallelerin giriş ve çıkışlarına…” dedi.
Murat Aslan, üç hafta önce Halep’i ziyaret ettiğini, kontrol noktalarında “sadece o bölgeden geçtiği için 45 kişinin öldürüldüğünü” söyleyerek, bunu Halep Başsavcısının ifade ettiğini aktardı.
“Halep’te PKK’nın varlığından dolayı bir gerginlik var. PKK, bu bölgede bir nevi kurtarılmış alan yaratmaya çalışıyor” diyen Aslan, buradaki unsurların çekilmesine yönelik Şam’daki yeni yönetimle PKK/YPG arasında bazı görüşmeler olduğunu, ancak örgütün o unsurları bölgeden çekmediğini anımsattı.
Aslan, PKK/YPG’nin o bölgedeki temas noktalarında ve o mahallenin etrafında aldığı tedbirlerin haricinde, yaptığı silahlı saldırının Suriye’nin sahil bölgesindeki kargaşayla ilgili olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:
“(PKK/YPG’nin) Çünkü o bölgede kargaşa çıktığı andan itibaren o bölgeye intikal etmiş güvenlik kuvvetlerinin Halep’te yaratabileceği güvenlik zafiyetini istismar etme gibi bir gündemleri var, bu bir. İkincisi, Şam yönetimi zayıflayabilir umuduyla, özellikle yine sahil bölgesindeki olaylara paralel olarak sıkıştırma amacı güdüyorlar. Çünkü bu yolla, halihazırda Fırat Nehri’nin doğusundaki terör örgütünün yöneticileriyle Şam arasında yürütülen görüşmelerde dikte edici bir konuma gelme amacı taşıyorlar.”
Doç. Dr. Aslan, Halep bölgesinde halihazırda geri dönüşlerin yaşanmaya devam ettiğine, bu geçişlerin yaz aylarında daha da artacağına dikkati çekerek, günlük 700 ila 1000 kişinin Suriye’ye dönmek için Cilvegözü’nden Suriye’ye geçiş yaptığını hatırlattı.
PKK’nın, bölgedeki değişmiş olan demografinin tekrar normalleşmesini istemediğini ve bu nedenle geri dönüşleri engellemeye çalıştığını dile getiren Aslan, “Bunun nedeni de şu, eğer Türkiye veya diğer komşu ülkelerde bulunan Suriyeli göçmenler bir şekilde Halep’e ve kırsalına dönerlerse, çünkü Halep’in kırsalında o kadar çok yerleşim yeri var ki tek bir insan yaşayamıyor şu an. O takdirde, bu bölgede PKK’nın o mahalleler üzerinde sağlamış olduğu kontrolün çok marjinalleştiği bir ortam yaratılmış olacak. Bu nedenle, güvenlik problemlerini Suriye’nin batısıyla birlikte Halep’te de bir şekilde üst çizgiye çıkarıp bu geri dönüşleri engelleme ve bölgedeki anormalleşmiş olan demografiyi aynı şekilde devam ettirme gibi bir amaçları var.” ifadesini kullandı.
Aslan, PKK/YPG’nin bölgede insansızlığın devam etmesini istediğini, çünkü insanlar geri döndüğünde hareket alanının daralacağını ve bu nedenle Şam yönetimiyle özerklik istikametinde siyasi bir pazarlık yürütmek istediğini söyledi.
ORSAM Levant Çalışmaları Koordinatörü Orhan ise terör örgütü PKK/YPG’nin Halep’e yaptığı saldırının, Suriye ordusu tarafından püskürtülmesine değinerek, örgütün devrik Baas rejimi ile tarihsel ilişkisine dikkati çekti.
Orhan, ülkedeki iç savaş sürecinde de rejim ile PKK/YPG arasında yakın irtibat olduğunu vurguladı.
O dönemde Halep iline bağlı Şeyhmaksut ve Eşrefiyye mahallelerinde örgüt ile rejimin karşılıklı çatışmamaya dayalı bir anlaşmasının olduğunu hatırlatan Orhan, Kamışlı’da da iki tarafın birlikte varlık gösterdiğini ve rejimin kuzeydoğudan çekildiğinde bölgeleri PKK/YPG’ye devrettiğini dile getirdi.
“Baas kalıntıları ile YPG/PKK arasında hedef birlikteliği mevcut”
Oytun Orhan, bu yapılar arasındaki tarihsel ilişki ışığında Tartus ve Lazkiye’de devrik rejim unsurlarıyla çatışmalar devam ederken PKK/YPG’nin Halep’e saldırmasına ilişkin, “Böyle bir koordinasyon olması, yani son Lazkiye’deki olaylarla paralel olarak Halep kent merkezinde yaşanan çatışmaların koordineli olma ihtimali var. Zira taraflar arasında geçmişe dayalı bir ilişki söz konusu. Ama bu gelişmeler koordineli olmasa bile iki yapı arasında Baas kalıntıları ile YPG/PKK arasında bir hedef birlikteliği söz konusu. İki unsur da Suriye’de etnik-mezhepsel temelde bölünmüş bir Suriye arayışı içerisinde.” değerlendirmesinde bulundu.
Suriye yönetimi ile PKK/YPG arasında yürütülen müzakerelerde ilerleme sağlansa da örgütün “maksimalist” taleplerinin olduğunu ve bunun kabul görmediğini anlatan Orhan, Suriye yönetiminin hiçbir şekilde “bölünmüş veya federal” Suriye’yi kabul etmediğini ancak örgütün bunu dayatmak için ciddi çaba sarf ettiğini belirtti.
Orhan, meşru bir Suriye yönetimi olmasının ve toprakların tamamında egemenlik tesisini hedeflemesinin, PKK/YPG’nin elini zayıflattığına işaret ederek, örgütün, Suriye yönetiminin pazarlık gücünün azalması beklentisinde olduğunu ifade etti.
Bunun için Suriye’de farklı bölgelerde çıkabilecek her türlü yeni istikrarsızlığın PKK/YPG’yi rahatlattığına dikkati çeken Orhan, bu çatışmalar ne kadar etnik ve mezhepsel temelde olursa örgütün beklediği ortamın oluşabileceğini anlattı.
“Lazkiye’de yaşananlar en fazla YPG/PKK’ya yarıyor”
Dr. Orhan, Lazkiye’de yaşananlara dikkati çekerek, “O anlamda Lazkiye’de yaşananlar belki de en fazla YPG/PKK’nın işine yarıyor. Dolayısıyla bir hedef birlikteliği var. Baas kalıntılarının da artık Suriye’de bir iktidar şansı yok. Onlar açısından da tek seçenek Lazkiye, Tartus’ta bir devletçik belki oluşturabilmek, bir federal yapı oluşturabilmek. Dolayısıyla bu hedef birlikteliği, tarafları koordineli hareket etmeye itmiş olabilir.” ifadesini kullandı.
ABD, İsrail, İran ve bazı Avrupa ülkelerinin, Lazkiye’de yaşananları sanki bir “katliammış” gibi sunma çabalarının süreci körükleyen bir yaklaşım olduğunu kaydeden Orhan, bu ülkelerin Suriye’de “federal bir yapıyı” öncelediğine dair bazı emareler olabileceğine işaret etti.