Kış mevsimini yaşayan Antarktika’da temmuz ayının son günlerinde başlayan ve yaklaşık 2 hafta süren sıcak hava dalgası etkili oldu. Kıtada ortalama hava sıcaklığı, mevsim normallerinin 10-15 derece üzerinde ölçülürken yükselen sıcaklıkların buzulların erime hızını artırmasından endişe duyuluyor.
Antartika’da olağan dışı hava koşulları egemen
Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş, Antarktika üzerindeki genel atmosfer basıncının orta enlemlerdeki gibi alışılagelmiş atmosfer basıncından çok farklı olduğunu, kıta üstünde yıllar önce ozon tabakasının incelmesiyle de ilgisi bulunan ve atmosferin alt stratosfer bölümüne kadar etkili olan, bölgeye özgü bir dolaşım desenine sahip olduğunu söyledi.
Antarktika’nın tam üzerinde hem yüzey hem de yüksek atmosferde dinamik kökenli bir yüksek basınç bulunduğunu kaydeden Türkeş, şöyle devam etti:
“Bu hava olayı Antarktika’da yüzeyden yüksek atmosfere kadar yani yer yüzünden 9-10 kilometre yukarıya kadar oldukça kalın, yüksek basınç koşullarının oluşmasına neden olmuş. Bu dinamik kökenli yüksek basınçlar içinde alçalıcı hava akımları var. Alçalan hava da adyabatik olarak ısınır, alçalırken aşağıya doğru sıkışır ve kurur. Bu nedenle Antarktika’da olağan dışı, normallerinden çok sıcak ve kuru hava koşulları egemen. Bazı bölgelerde 5-10 derece, iç ve kuzeydeki okyanusa doğru uzanan bölümde 15 derece daha sıcak ve kurak koşullar var. Bu mevsim için ortalama yüzey sıcaklıkları bölgesel farklılık göstererek -30 ila -65 derece arasında değişiyor, bu sene ise -20 ile -55 arasında.”
En az 3 derece ısınmış durumda
İklim değişikliği nedeniyle, özellikle Antarktika’yı çevreleyen deniz buzullarında ve Batı Antarktika Buzulu’nda uzun zamandır bir erime gözlemlendiğini hatırlatan Türkeş, bölgenin 1950’lerden günümüze kadar, normallerine göre ortalama en az 3 derece ısınmış durumda olduğunu vurguladı.
Antarktika üzerindeki yüksek basıncın bölgenin ısınmasına neden olarak kurak ve sıcak koşulları artırabileceğinden bahseden Türkeş, bunun da kuzey yarımkürede sonbahar, güney yarımkürede ise ilkbahar geçişlerinde beklenen kar yağışlarını olumsuz etkileyebileceğini kaydetti.
20 yılda bir yaşanan sıcak hava dalgaları bir yıl ara ile yaşandı
TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM) Başkanı Prof. Dr. Burcu Özsoy, iklimde değişikliğinin en canlı sonucunun sıcaklık artışları olduğunu ve bunun da en net kutup bölgelerinde gözlemlendiğini belirtti.
Kutup bölgelerindeki buzulların varlığının dünyanın sıcaklık seviyesinin korunması, deniz buzlarının ise denizdeki canlılık yaşamı açısından önem arz ettiğini anlatan Özsoy, “Normalden yüksek sıcaklıklar, buzullardaki azalmalara sebebiyet vererek hem sıcaklık dengesini değiştiriyor hem de deniz seviyesinin yükselmesine neden oluyor. Deniz buzundaki azalma ise canlı yaşamının olumsuz etkilenmesine sebep oluyor. Yüksek sıcaklıklar nedeniyle azalan buzul miktarları dünyanın ısınma sürecini artırıyor.” değerlendirmesini yaptı.
Bu ısınma iklim dengesini bozucu yönde etki yaratıyor
Ulusal Antarktika Bilim Seferleri kapsamında, bilimsel araştırma kamplarının da bulunduğu Horseshoe Adası’na, Meteoroloji Genel Müdürlüğü ile Otomatik Meteoroloji Gözlem İstasyonu kurulumunu 2019 yılında gerçekleştirdiklerini aktaran Özsoy, bu sayede düzenli meteorolojik veriler topladıklarına değindi.
Prof. Dr. Özsoy, şöyle devam etti:
Mevsim normalleri kalıbı tamamen değişebilir
Özsoy, sıcaklıklar arttıkça buzulların erime hızının da arttığına, erime hızı arttıkça beyaz tabakanın kaybolmasıyla güneş ışınlarının dünyada daha fazla bulunduğuna, bu durumun da buzulların daha hızlı erimesine yol açtığına dikkati çekti.
Batı Antarktika’da bulunan ve ‘Kıyamet Günü Buzulu’ olarak da adlandırılan Thwaites Buzulu’nun erimesinin deniz seviyesinin yükselmesi üzerinde yaratacağı felaket etkisi nedeniyle son yıllarda bilimsel araştırmaların ana odağı olduğunu işaret eden Özsoy, “Sıcak hava dalgasının yaşandığı Doğu Antarktika’daki erime de endişe verici hale geldi. Bilinen dört mevsimin iç içe geçtiği, mevsim ayrımı yapmakta zorlanacağımız bir dönem bizi bekliyor. Bu, ani hava değişiklikleri, daha önce hiç görülmemiş yerlerde hortumların, tsunamilerin gözlemlenmesi anlamına geliyor. Bu aynı zamanda mevsim geçişlerindeki döngülerin hızlanması ve hepimizin bildiği ‘mevsim normalleri’ kalıbının tamamen değişmesi demek olur.” ifadelerini kullandı.
Antarktika’nın tek başına korunuyor olmasının dünyanın geleceği için tam anlamıyla başarı vadetmediğini ifade eden Özsoy, yaşamın yoğun olduğu bölgelerde gerekli önlemler, düzenlemeler hayata geçirilmezse iklimin dengesinde hayati öneme sahip Antarktika’nın hızla deforme olmaya devam edeceği uyarısını yaptı.