Orta Doğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) Başkanı Prof. Dr. Ahmet Uysal ve Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesinden Doç. Dr. Bayram Sinkaya, ABD’nin Orta Doğu’daki varlığını AA’ya değerlendirdi.
Uysal, üç kıtanın kesişme noktası olan Orta Doğu’nun dünya ticareti ve enerji kaynakları açısından önemli olduğuna işaret etti ve “Ben baştan beri ABD’nin Orta Doğu’dan çekilmeyeceğini söyleyenlerdenim.”dedi.
Enerji açısından Orta Doğu’nun önemini koruduğuna dikkat çeken Uysal, “ABD, Orta Doğu’dan çekilmez.” dedi.
Uysal, Çin’in bölgeye ilgisinin arttığını ve Rusya’nın Ukrayna’daki savaşa rağmen Orta Doğu’dan çekilmediğini ve Afrika’da etkinliğini artırmaya çalıştığını belirtti.
Orta Doğu’ya hakim olan gücün dünya ticaretine de hakim olacağını belirten Uysal, Çin’in son zamanlarda bölgeye olan ilgisinin arttığını vurguladı ve Çin’i durdurmak, dünya hakimiyetini sürdürmek isteyenler için Orta Doğu bölgesinde etkili olmanın önemli olduğuna işaret etti.
Uysal, eski ABD Başkanı Barack Obama döneminde Washington yönetiminin bölgeden çıkma planının gerçekçi olmadığını aktararak, ABD Başkanı Joe Biden dönemi Orta Doğu politikası için ise, “Şimdi gerçeğe dönüyorlar.” yorumunda bulundu.
ABD’nin Afganistan’dan çıkışının Orta Doğu’daki müttefiklerini “tedirgin” ettiğini belirten Uysal, bu tedirginliğin Orta Doğu’daki bazı devletleri Çin ve Rusya ile yakınlaşmaya ittiğinin altını çizdi.
Uysal, Çin’in bölgedeki etkinliğinin artmasının ABD tarafından beklenmediğini belirtti.
Uysal, Çin’in İran ve Suudi Arabistan’ı “barıştırmasının” çarpıcı olduğunu vurgularken “ABD’nin ve Batı’nın planı genelde iki tarafı birbirine karşı kışkırtmaktı.” dedi.
Orta Doğu’da son zamanlarda yeni bir konjonktürün ortaya çıktığını vurgulayan Uysal, “Geçmişte İran ‘tehlikesi’ Arap ülkelerini Batı’ya yaklaştırdı ama bu durum değişmeye başladı.” dedi.
Uysal, bu durumun ABD’yi hesaplarını yeniden yapmaya ittiğinin altını çizdi.
ABD’nin Orta Doğu’dan çekilmesi kolay değil
Doç. Dr. Bayram Sinkaya da ABD’nin bu hamlesinin, İranlıların Umman Körfezi ve Basra Körfezi’nde bazı ticaret gemilerine el koyma girişimleri üzerine ya da ABD ile bağlantılı ticari çıkarları tehdit etmesi üzerine olduğunu belirtti.
ABD’nin İran’a karşı, “bölgeden çekilme İran’ın önünü açıyor” kaygısı taşıdığını kaydeden Sinkaya, “Bu İran’ı cesaretlendiren gelişmelerden birisiydi. Bir taraftan da, ABD’nin bölgede güvenlik ortakları müttefikleri de kaygılandıran bir şeydi. Bu muhtemelen hem ABD’nin bölgedeki müttefiklerinin kaygılarını biraz daha yatıştırmak hem de İran’a biraz daha gözdağı vermek için yapılan bir girişim olarak değerlendirilebilir.” dedi.
Sinkaya, ABD’nin Orta Doğu’dan çekilmesinin kolay olmadığını belirterek şunları kaydetti:
“ABD’nin Orta Doğu’daki askeri varlığı zaten farklı ülkelerle yapılmış ikili askeri kontratlara bağlı. (ABD’nin) Bir an önce buradan (Orta Doğu) çekilmesi için bir sebep yok. ABD’nin batması lazım bunun için. İkincisi de, ABD’nin bölgedeki çıkarları hala devam ediyor.
ABD’nin bölgedeki temel çıkarları, hem ticaretin açık olması ya da petrole erişim, petrol kaynaklarının uluslararası pazarları makul fiyatlardan erişimini temin etmek. ABD’nin temel çıkarlarından birisi de hem de bölgedeki müttefiklerini korumak, bölgedeki statükoyu korumak.”
Sinkaya, ABD’nin bölgedeki çıkarlarında büyük bir değişiklik olmadığını vurgulayarak, “ABD’nin dünyanın farklı yerlerinde, Uzak Doğu’da Çin’in yükselmesi gibi farklı güvenlik kaygıları arttı o yüzden, ‘ABD enerjisini daha çok Asya’ya kaydırmalı mı, kaydırmamalı mı’ tartışmaları oldu. O yüzden, Orta Doğu’dan çekilmeli mi çekilmemeli den ziyaden askeri enerjisinin ağırlık merkezini Asya’ya kaydırıp kaydırmamasıyla ilgiydi.” dedi.
Sinkaya, yaklaşık 2 yıl önce, ABD’li yetkililerin bölgeden ayrılmayacaklarına dair açıklama yaptığına değinerek, “O zaman bunu net bir şekilde ortaya koymuşlardı. Öte yandan, bölgedeki dengeler değişiyor, ABD’nin kontrolünden çıkmaya başlıyor.” dedi.
ABD, Orta Doğu politikasını resetleme ihtiyacı duyuyor olabilir
Suudi Arabistan’ın ABD ile güvenlik ilişkilerinin en yoğun ülkelerden biri olduğunu söyleyen Sinkaya, 20 yıl içerisinde ABD’nin Suudi Arabistan’la ilişkilerinde inişli çıkışlı kırılmalar olduğunu aktardı.
Sinkaya, ABD’nin güvenirliliğini, İsrail dışındaki müttefiklerinin ve Suudi Arabistan’ın gözünde büyük ölçüde kaybettiğini aktararak şunları kaydetti:
“Bu yüzden ABD, belki Orta Doğu politikasını resetleme ihtiyacı hissediyor olabilir ama bu resetleme ihtiyacı askeri yığınakla olursa, ittifak ilişkilerini çok fazla düzeltmez. Bölge, göreceli olarak istikrara kavuşuyormuş gibi. Böyle şartlarda ABD’nin askeri ağırlığını artırması İran’a gözdağı vermekten öteye geçiyor.”
ABD’nin gönderdiği görev birliği ve savaş gemileri, Orta Doğu’ya varmıştı
ABD’nin gönderdiği, 3 binden fazla askerden oluşan 26’ncı Deniz Piyadeleri Sefer Görev Birliği ve savaş gemileri, Orta Doğu’ya ulaşmıştı.
ABD Deniz Kuvvetleri Merkez Komutanlığından yapılan yazılı açıklamada, 10 Temmuz’da Virginia eyaletinden yola çıkan USS Bataan amfibi gemisi, “USS Cartel Hall” isimli çıkarma gemisi ve yaklaşık 3 bin askerden oluşan 26’ncı Deniz Piyadeleri Sefer Görev Birliği’nin 6 Ağustos’ta Kızıldeniz’e vardığı belirtilmişti.
Açıklamada, yeni gelen asker ve gemilerle, bölgede bulunan ABD 5. Filosu’nun kabiliyetlerinin artacağı ifade edilmişti.
ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığından (CENTCOM) 21 Temmuz’da yapılan yazılı açıklamada, ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin’in, bir amfibi gemisi ve sefer görev birliğinin Orta Doğu’ya gönderilmesini onayladığı ve gemilerin yola çıktığı belirtilmişti.
Söz konusu adım, İran’ın Basra Körfezi’nde ticari gemilere müdahalesinin ardından gelmişti.
ABD, İran’ın temmuz başında iki petrol tankerine Hürmüz Boğazı’nda el koymaya çalıştığını ve bir gemiye ateş açtığını açıklamıştı.
ABD Savunma Bakanlığından (Pentagon) 17 Temmuz’da yapılan açıklamada, İran’ın Basra Körfezi ve çevresinde ticari gemilere el koyma girişimlerinin ardından bölgeye USS Thomas Hudner muhribinin ve F-35 savaş uçaklarının gönderilmesine karar verildiği belirtilmişti.