Avrupa genelinde aşırı sağcı partilerin yükselişi giderek daha belirgin hale gelirken, son anketler yaklaşan AP seçimleri öncesinde bu partilerin oy oranlarında önemli bir artış olduğunu gösteriyor.
Bu eğilim özellikle milliyetçi söylemlerin ve göçmen karşıtı politikaların seçmenler üzerinde etkili olduğu Fransa, Almanya ve İtalya gibi ülkelerde belirginleşiyor.
Analistler, aşırı sağcı grupların güçlenmesinin AP’nin daha da parçalanmasına yol açabileceği ve iklim değişikliği, ekonomi, göçmen politikaları gibi kritik konuların ele alınmasına yönelik çabaları engelleyebileceği uyarısında bulunuyor.
Avrupa’da aşırı sağın izole edilmesi artık mümkün değil”
Bulgar siyaset bilimci ve Sofya Liberal Stratejiler Merkezi Başkanı Ivan Krastev, Avrupa’da yükselen aşırı sağın AP seçimlerine olası etkileri ve sonuçlarını AA muhabirine değerlendirdi.
Anketlerin, Avrupa Halk Partisinin (EPP) yine birinci çıkacağını gösterdiğini ifade eden Krastev, çoğu AB ülkesinde de sağ partilere destekte artışın olduğuna ve bunun “yeni bir gerçeklik” haline geldiğine dikkati çekti.
Krastev, “Ve bu gerçeklik, Avrupa siyasetindeki parçalanma ve kutuplaşmayı yansıttığı gibi son yıllarda yaşanan bir dizi krizin de sonucudur. On yıl boyunca uzun bir krizden geçildi. Ekonomik kriz, ardından göç krizi sonra Ukrayna’daki savaş durumu.” diye konuştu.
Avrupa’da aşırı sağın iyice yerleşmeye başladığına işaret eden Krastev, “Avrupa’da artık mümkün olmayan şey, Avrupa düzeyinde aşırı sağın izole edilmesi… Bazıları İtalya’da veya İsveç’te olduğu gibi hükümet koalisyonunun bir parçası ve birçok diğer ülkede merkez sağ ile aşırı sağ birlikte çalışıyor.” değerlendirmesi yaptı.
“AP’de her oy bir meydan okuma olacak”
Krastev, aşırı sağ partiler arasında bir bölünme olduğunu belirterek, “Bu partilerin bazıları o kadar aşırı olarak algılanıyor ki, aşırı sağdaki diğer partiler için de sorun haline geliyorlar.” dedi.
Aşırı sağ partilerin “politikaları değil duyguları paylaştığı” yorumunu yapan Krastev, bu nedenle de bu durumun işbirliği yapmayı zorlaştırdığını ve ana akım partilerin konumu güçlendirdiğini söyledi.
AP’de yer alan aşırı sağ partiler arasında göç politikaları ve Ukrayna’ya destek konusu başta olmak üzere pek çok farklı tutumların olduğunu kaydeden Krastev, “Bunun sonucunda da Avrupa Parlamentosunda farklı konularda farklı çoğunlukların oluşacağını göreceğiz.” tahmininde bulundu.
Krastev, AP’deki dinamiklerde yıllar içinde yaşanan değişimi şöyle anlattı:
“Önceki dönemlerde, özellikle de 2019’dan önce, AP bir Alman Parlamentosu gibi çalışırdı. Gruplar vardı, muhafazakar ya da sosyalist olmak zorundaydınız. Bu iki grup her zaman birbirlerine güvenebilirdi ve bu çok daha kavramsal bir politikaydı. Bugünlerde AP’nin Hollanda Parlamentosuna doğru gittiğine inanıyorum. Pek çok farklı küçük parti olacak, farklı geçici koalisyonlar kuracaklar ve ana akım partiler siyasi tartışmalara hakim olurken, her oy bir meydan okuma olacak.”
Bölünmüş bir AP’de politika yapımı zorlaşacak
Krastev, aşırı sağ gruplar arasında sürprizlerin yaşanabileceğini aktararak, “Aynı zamanda aşırı sağda büyük farklılıklar ve büyük bir rekabet var. Rekabet var çünkü normalde milliyetçi olan partilerden bahsediyoruz. Ve milliyetçiler komşularıyla kolayca işbirliği yapmalarıyla meşhur değiller.” ifadelerini kullandı
AP’de yeni dönemde tanıklık edilecek bölünmüş ve kutuplaşmış görüntünün politika yapımını çok daha zor hale getireceğini belirten Krastev, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Farklı konularda farklı koalisyonlar ortaya çıkabilir ki bu da AP düzeyinde Avrupa siyasetinin kavramsal doğasının temelde ortadan kalktığını görmenin yollarından biri olacaktır. Bu yeni bir durum. AB’nin bu konuda ne kadar işlevsel olduğunu bilmiyoruz. Bu aynı zamanda AB Konseyinin, üye devletlerin, Avrupalı liderlerinin rolünün artacağı anlamına geliyor.”
“Von der Leyen, aşırı sağı bölmeye çalışıyor”
Son düzlükte siyasi gruplar arasında meydana gelen yakınlaşmaların “seçim kampanyalarının doğasında olduğunu” kaydeden Krastev, (Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Ursula) von der Leyen’in (İtalya Başbakanı Giorgia) Meloni’nin grubu ECR’ye yakınlaşmasının da aşırı sağ eğilimlerin merkez gruplarla çalışmasını sağlayarak radikalleşmesini önlemek ve aşırı sağı bölmeye çalışmak olduğunu ifade etti.
Krastev, “Elbette von der Leyen, Meloni ile çalışacağını söyleyerek risk alıyor ama diğer taraftan solda pek çok kişi bunun çok daha pragmatik bir seçenek olduğunun farkında. Ve kimse güçlü ve konsolide bir aşırı sağ olmasını istemiyor.” dedi.
AP’nin yeni döneminin şekillenmesinde ABD’deki seçim sonucu da belirleyici olacak
AP’nin gelecek dönemini ABD’nin kasımdaki başkanlık seçiminin sonucunun da şekillendireceğini aktaran Krastev, “Beyaz Saray’da kimin olacağı Avrupalıların başta güvenlik olmak üzere ticaret gibi bazı konulardaki tutumlarını etkileyecektir.” değerlendirmesinde bulundu.
Krastev, “Eğer Trump kazanırsa, bu durum aşırı sağın bir araya gelmesi ve güçlenmesi için çok daha fazla teşvik yaratacaktır çünkü Washington’da önemli bir ideolojik müttefike sahip olacaklar ve bu da Avrupa Parlamentosundaki konumlarını güçlendirecektir.” şeklinde konuştu.
Öte yandan Trump’ın “daha korumacı ticaret politikalarını” yürürlüğe koyma ve Ukrayna’ya desteği azaltma ihtimalinin Avrupa ekonomisi ve güvenliğine yönelik risklerin aşırı sağ içinde de hoşnutsuzluğa neden olacağını kaydeden Krastev, “Dolayısıyla ideolojik olarak Trump’ı tercih edecek olan pek çok parti ve seçmen, bunun Avrupalılar için ne kadar iyi olacağından emin değil.” dedi.
“Birkaç on yıl öncesine kadar aşırı sağ partiler parya muamelesi görürken, bugünlerde partiler koalisyon kuruyor”
AA’nın sorularını yanıtlayan Londra Ekonomi ve Siyasal Bilimler Okulunun (LSE) Avrupa Enstitüsü’nde araştırmacı Dr. Marta Lorimer ise Avrupa’da aşırı sağ partilere desteğin yeni bir gelişme olmadığına dikkati çekerek, şunları aktardı:
“Yeni olan, bu partilerin artık neredeyse tüm AB ülkelerinde mevcut olmaları ve varlıklarının büyük ölçüde normalleşmiş olmasıdır. Birkaç on yıl öncesine kadar aşırı sağ partiler parya muamelesi görürken, bugünlerde diğer partiler onlarla hükümet koalisyonları kurmaktadır. Dahası, daha radikal fikirlerinden bazıları ana akım tarafından benimsenmiş ve sonuç olarak normalleştirilmiştir.”
Aşırı sağ partilere artan desteğe rağmen son kamuoyu yoklamalarının AP’de çoğunluğu elde edemeyeceklerini gösterdiğini ifade eden Lorimer, “Merkez sağ EPP ile güçlerini birleştirseler bile – büyük bir ihtimalle – yine de çoğunluğu elde edemeyeceklerdir. Şimdilik, AP’de uygulanabilir tek çoğunluk EPP-S&D-Renew arasındaki olağan büyük koalisyondur.” değerlendirmesi yaptı.
“Aşırı sağın yükselişinin AP içindeki güç dengesini temelden sarsması pek olası değil”
“Aşırı sağın yükselişinin AP içindeki güç dengesini temelden sarsması pek olası değil.” şeklinde konuşan Lorimer, “Ancak yine de aşırı sağ, özellikle (üye ülkelerdeki) hükümetlerdeki varlığı aracılığıyla AB’nin siyasetini ve politikalarını etkileyebilir.” dedi.
Lorimer, aşırı sağcı hükümetlerin çevre, genişleme ve göç politikaları gibi alanlardaki politika yapım sürecini yavaşlatma ihtimali olduğundan bahsederek, “Eğer daha ‘uzlaşmacı’ bir tutum benimserlerse, AB entegrasyonunun biçim değiştirerek bu partilerin öncelikleriyle daha uyumlu hale geldiğini görebiliriz.” yorumunu yaptı.