Uzmanlara Göre, Hindistan Ile Pakistan Arasındaki Gerilimin Sıcak çatışmaya Evrilme Tehlikesi Bulunuyor

İngiltere’deki Durham Üniversitesinden Misafir Öğretim Üyesi, Hindistan üzerine çalışmalar yapan Doç. Dr. Ferhat Çağrı Aras ile Milli Savunma Üniversitesi Müşterek Harp Enstitüsü Dr. Öğretim Üyesi, Güney Asya bölge araştırmacısı Hayati Ünlü, iki ülke arasındaki son gerilime ilişkin AA muhabirine açıklamalarda bulundu.

Doç. Dr. Aras, gerilimin iki ülke arasında klasik çatışma döngüsünün bilindik unsurlarını taşıdığını belirterek, son yaşanan gerilimlerin ise farklı dinamikler içerdiğine dikkati çekti.

📲 Artık haberler size gelsin

AA’nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.

🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı

🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı

Hindistan’ın iç politikasında son saldırıyla baskı oluşacağına işaret eden Aras, “Saldırı, genel olarak iç politikada etki yaratacaktır. Daha önce 2019’daki Pulwama terör saldırısından sonra da Hindistan’da seçim yaklaşıyordu, aynı şekilde bu saldırı da yakın bir seçim zamanına denk geldi. Bunun yanında tam da Keşmir’in turizm sezonunun en üst noktada olduğu bir zaman diliminde gerçekleştirilmiş olması biraz manidar geliyor yani biraz da Keşmir’de yaşayan Müslümanlara mesaj verme gibi bir durum söz konusu. Sonuçta bölge halkının en büyük gelir kaynaklarından biri turizm, bu saldırı da tam da bu sezonun en önemli anında yapıldı. Belli ki bölgede güvenlik tehdidi oluşturulmak isteniyor.” değerlendirmesinde bulundu.

“Hindistan ,son 4-5 yılda çok ciddi inovatif kalkınma programları içine girdi”

“Her iki ülkenin de nükleer silahlara sahip olması, çatışmaların sınırlı kalmasında önemli bir caydırıcı unsur fakat bu caydırıcılık aynı zamanda da çatışmanın daha da tırmanmasına zemin hazırlıyor.” diyen Aras, sınır bölgelerinde yer yer yaşanan küçük çaplı çatışmaların aslında iki tarafın da nükleer güce sahip olduğu bilincinden kaynaklandığını dile getirdi.

Aras, nükleer silaha sahip iki ülkenin de misilleme hamlelerini normalleştirdiğini, Hindistan’ın karşı tarafı topyekun savaşa sürüklemeyecek yanıt verebileceğini söyledi.

İki ülkenin de kaybedecek çok fazla dış yatırımının bulunduğuna işaret eden Aras, şunları kaydetti:

“Hindistan, son 4-5 yılda çok ciddi inovatif kalkınma programları içine girdi, diplomatik olarak vizyonunu genişletti, yeni işbirlikleri içerisine girdi, neredeyse tüm dış politika yapım sürecini baştan tasarladı. Artık Hindistan, belirli ülkeler için vazgeçilemeyecek bir ülke konumuna geldi.

Hindistan’ın ani kriz durumunda halen duygusal tepki verme eğiliminde olduğunu görüyoruz yani hızlı tepki verme yumuşatılıp ani karar almaktansa daha uzun vadeli stratejik planlar ülkeye çıkar sağlar. Eğer 2019’daki gibi tepkiler bloklaştırılırsa bu durum dış politikada yeni krizler doğurur, çözüm odaklı sonuçlar değil.”

Aras, iki ülke arasındaki gerilimin, kontrolden çıkması halinde ciddi çatışma riskini barındırdığına dikkati çekti.

“Gerilimin artma riski daha yüksek”

Ünlü de Hindistan’ın, terör saldırısı konusunda Pakistan’ı “sınır ötesi terörizmi” desteklemekle suçladığını, Pakistan’ın ise bu suçlamayı reddettiğini ve olayın soruşturulması gerektiğini vurguladı.

İki ülkenin aldığı önlemlere işaret eden Ünlü, 2016 ve 2019’daki gerilimden daha yüksek tansiyonun oluştuğunu dile getirdi ve “Gerilimin artma riski daha yüksek ama yine de bir veya iki turlu karşılıklı misillemelerle kontrol altına alınacağı tahmin ediliyor.” dedi.

Ünlü, iki ülkenin “kontrollü gerilim” ile bölgede farklı adımlar attığını söyledi.

Pakistan ile Hindistan arasında 2021’den bu yana devam eden ateşkesin olduğunu ve iki ülkenin son 4 yıldır birbirlerini doğrudan hedef almadığını hatırlatan Ünlü, karşılıklı sert dengeleme hamlelerinin vekil gruplar üzerinden yapıldığını dile getirdi.

“Gerilimin artması halinde bölgesel çatışma kaçınılmaz olabilir”

Ünlü, “Son trajediden sonra iki ülke arasında kontrol bölgesindeki ateşkes, son 4 yılın en ciddi sınavını yaşıyor. Yoğun ekonomik krizin etkisinde devlet kapasitelerinin direncinin aşındığı böyle bir dönemde maliyetli saldırılara girmeleri kolay değil. Nitekim şu ana kadar savaş, konvansiyonel çatışmadan ziyade, sosyal medya geyik savaşı üzerinden dönüyor.” diye konuştu.

Küresel güçlerin bölgedeki etkisine değinen Ünlü, ABD’nin, Çin’e karşı dengeleme stratejisinde yeniden en önemli bölgesel ittifakının Hindistan olduğuna karar vermesi halinde Pakistan’ın dengeleme aktörünün Çin olacağına dikkati çekti.

Ünlü, Hindistan ile Pakistan’ın iki nükleer güç olduklarına, gerilimin artması halinde bölgesel çatışmanın kaçınılmaz olabileceğine işaret etti.

“Hindistan’ın İndus Suları Anlaşması’nı askıya alması yeni bir krizi tetikleyebilir”

Selçuk Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Vakur Sümer ve Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Doktor Öğretim Üyesi Seyfi Kılıç, İndus Suları Anlaşması’nın askıya alınmasının bölgesel güvenlik ve su paylaşımı açısından taşıdığı önemi AA muhabirine değerlendirdi.

Prof. Dr. Sümer, İndus Nehri’nin tarihi ve stratejik önemine işaret ederek, bu anlaşmanın herhangi bir tarafça tek başına feshedilecek bir anlaşma olmadığını ancak Hindistan’ın anlaşmayı bu şekilde askıya aldığını söyledi.

Nehir sisteminin büyüklüğüne ve bölgedeki su dengesine dikkat çeken Sümer, İndus sisteminin “yüzlerce milyar metreküp yıllık su akışı olan çok ciddi bir sistem” olduğunu vurguladı.

“Artık barajların durumu, yeni projeler, erken uyarı sistemleri Pakistan’a bildirilmeyecek”

Sümer, Hindistan’ın anlaşma kapsamındaki bilgi paylaşımı yükümlülüklerini de durdurduğunu ve bu kararın teknik anlamda ciddi sonuçlar doğurabileceğini belirterek, “Barajların durumu, yeni projeler, erken uyarı sistemleri hakkında Pakistan’a bilgi verilmesi durdurulabilir. Bu da Pakistan’da sel olaylarındaki kayıpları artırabilir. Sedimentasyonlu, yani toprakla yüklü suların Pakistan’a haber verilmeden bırakılması da gerçekleşebilir.” değerlendirmesinde bulundu.

Sümer, anlaşmanın askıya alınmasının kısa vadede Pakistan’a doğrudan bir su kesintisi olarak yansımasının beklenmediğini, buna rağmen orta ve uzun vadede Hindistan’ın baraj projelerine hız verebileceği ve suyu baskı aracı olarak kullanabileceği uyarısında bulundu.

“İlk defa su adeta bir silah olarak veya bir yaptırım aracı olarak kullanılıyor”

“Eğer Hindistan bunu sürdürürse, iki ülke arasında barış olsa bile yeni projeler yapılması gündeme gelecek.” diyen Sümer, Hindistan’ın “musluğun başındaki ülke konumunda” olduğunu, büyük rezervuarların devreye girmesinin Pakistan için ciddi tehdit oluşturabileceğini aktardı.

Sümer, Hindistan’ın suyu bir “silah” gibi kullanabileceğinin altını çizerek, “İlk defa su, adeta bir silah olarak veya bir yaptırım aracı olarak kullanılıyor.” ifadelerini kullandı.

Bu yaklaşımın uluslararası hukuk açısından da sorun teşkil edebileceğini kaydeden Sümer, “Eğer bu olay hızlı bir şekilde yükselirse, askeri çatışmasının da ötesine geçme riski var.” görüşünü paylaştı.

Sümer ayrıca, iki ülkenin nükleer güç sahibi olması nedeniyle yaşanabilecek bir askeri gerilimin sadece Güney Asya bölgesinde değil, küresel sonuçları olabileceğine de değindi.

“Hindistan bu bölgede, özellikle Keşmir bölgesinde yeni büyük birikimli projeler yaparsa bu bölgesel barış için çok büyük bir risk.” diyen Sümer, Çin, ABD ve diğer büyük güçlerin bölgedeki çıkarlarının da devreye girmesiyle krizin daha da karmaşık bir hale gelebileceği aktardı.

“(Hindistan) Sulama döneminde suyun miktarıyla oynayarak tarımsal zarar verebilir”

Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Doktor Öğretim Üyesi Kılıç da Hindistan ve Pakistan’ın ayrılmasıyla İndus Nehri sisteminin sınır ötesi hale geldiğini ve ciddi bir paylaşım sorunu doğduğunu, Dünya Bankası’nın desteğiyle 1960’ta imzalanan anlaşmanın, iki ülkenin suyu barışçıl yollarla bölüşmesini sağladığını dile getirdi.

Kılıç, İndus Suları Anlaşması’nın tarihsel bağlamına ve taraflar arasındaki hassas dengeye dikkati çekerek, anlaşmanın askıya alınmasının “muhtemelen ilk kez” gerçekleştiğini anlattı.

İndus Suları Anlaşması’nın geçmişte çeşitli sorunlara rağmen uygulanmaya devam ettiğini hatırlatan Kılıç, “İndus Suları Antlaşması, birbirleriyle düşman olan iki devletin beraber bir şekilde antlaşmaya imza atmaları ve suları kendi aralarında farklı şekilde tahsis etmelerini sağlayan bir düzenleme olarak karşımızda.” ifadelerini kullandı.

Hindistan’ın anlaşmayı askıya almasının ardında iç politik gerekçelerin de olabileceğini yorumunu yapan Kılıç, “Hindistan hiç olmadığı kadar Hint milliyetçiliğine kaymış durumda. Modi hükümeti, bunu kendi iç politikasında kendi taraftarlarını konsolide etmek için bir aparat olarak da kullanıyor.” şeklinde konuştu.

Kılıç, sulama döneminde su akışının azaltılması ya da artırılması yoluyla Pakistan’a zarar verilebileceğini, bunun uluslararası teamüllerle bağdaşmadığını vurgulayarak, “Teknik olarak barajların ve kanalların kapasitesi sınırlı. Bu nedenle (Hindistan’ın) suyun hepsini orada tutması mümkün değil. Sulama mevsiminde ya çok ya da az su vererek bir zarar verme amacıyla bir faaliyette bulunulabilir.” dedi.

Taraflar arasında artan tansiyonun sıcak temasa dönüşme ihtimalini de değerlendiren Kılıç, “Bu çatışma durumu çok basit ihmallerle veya basit bir takım bir gemi komutanının bir ateş emri vermesiyle de ateşlenebilir.” uyarısında bulundu.

Anadolu Ajansı. Referans bağlantısı here.