Küresel ısınmadan sorumlu tutulan fosil yakıtlara yönelik talebin gelecek 10 yılın sonunda en yüksek seviyeye ulaşmasının ardından gerilemeye başlaması yerine yükseliş trendini sürdürmesi durumunda, petrol fiyatlarının daha fazla artarak küresel çapta bir ekonomik krize yol açabileceği öngörülüyor.
Küresel ısınmayı 1,5 dereceyle sınırlandırma hedefiyle Aralık 2015’te imzalanan Paris Anlaşması kapsamında, fosil yakıtlardan kaynaklanan emisyonların 2050’ye kadar net sıfır seviyesine çekilmesi amaçlanıyor.
Söz konusu hedef doğrultusunda, petrolün gelecek on yıl içerisinde en yüksek talep seviyesine ulaşmasının ardından düşüş trendine girerek asgari düzeye inmesi ve tahtını yeşil enerji kaynaklarına bırakması bekleniyor.
Ancak petrol talebinin ne zaman en yüksek seviyeye ulaşacağı konusu dünyanın en büyük tüketici ülkelerinin yer aldığı Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) ve en büyük üretici ülkelerin temsil edildiği Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) arasında fikir ayrılıklarına sebep olarak piyasa üzerinde belirsizliği arttırmaya devam ediyor.
IEA, temiz enerjiye geçişin hızlanmasıyla birlikte fosil yakıtlara olan talebin 2030’da en üst seviyeye ulaşarak düşüş trendine başlayacağını savunurken petrol sektöründe trilyonlarca dolarlık yatırım çağrısında bulunan OPEC grubu ise küresel petrol talebinin 2030’dan sonra da artmaya devam edeceğini öngörüyor.
Ayrıca grup, son yayınladığı petrol piyasası raporuna göre halihazırda günlük 104,5 milyon varil olan küresel petrol talebinin 2045’e kadar günlük 116 milyon varile varacağını tahmin ediyor.
IEA ise 14 Mart’ta yayımlanan aylık petrol raporunda, küresel ham petrol talebinin günlük 103,18 milyon varil seviyesinde olduğunu açıklamıştı. Ajans, söz konusu talebin 2030’da günlük 102 milyon varile ulaştıktan sonra elektrikli araçların yaygınlaşması ve elektrik üretiminde yenilenebilir kaynakların çoğunlukla kullanılmaya başlanmasıyla düşüşe geçeceğini öngörüyor.
Sürekli talep artışı, ekonomileri zora sokar
Öte yandan uzmanlar, küresel ham petrol talebinin gelecek 10 yılın sonunda beklentiler doğrultusunda en yüksek seviyesine ulaşamaması ve artmaya devam etmesi halinde ortaya çıkabilecek olumsuz senaryolar konusunda uyarıda bulunuyor.
Washington merkezli danışmanlık firması Rapidan Energy Group’un Başkanı Bob McNally, AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, küresel ham petrol talebinin öngörülen süre içerisinde en yüksek seviyeye ulaşıp gerilememesi durumunda, petrol fiyatlarının artarak resesyonla sonuçlanacak bir ekonomik krize sebep olabileceğini söyledi.
McNally, OPEC ve OPEC dışı bazı üretici ülkelerden oluşan OPEC+ grubunun halihazırda elinde bulundurduğu günlük yaklaşık 5 milyon varillik yedek kapasitenin olası fiyat artışını birkaç yıl törpüleyebileceğini ancak söz konusu yedek kapasitenin on yıllık periyodun sonuna kadar yeterli olmayacağını ifade ederek “Bu da ‘dünya üretemediği şeyi tüketemez’ ekonomi yasası gereğince fiyatların daha da artacağı anlamına geliyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Fiyatların 2003 ve 2008 yıllarında yaşanan petrol krizi sonucu neredeyse 5 katına çıktığını anımsatan ve korkulan senaryonun gerçekleşmesi durumunda benzer bir fiyat dalgalanmasının yaşanabileceğini aktaran McNally, şöyle devam etti:
“Bu tür uzun dönemli fiyat dalgalanmaları genelde gözyaşlarıyla sona erer. Ekonomiyi altüst edecek bir durgunluktan bahsediyoruz. Yani küresel ham petrol talebi öngörülen süre sonrasında da artmaya devam ederse petrol fiyatları öyle seviyelere çıkar ki tüketiciler ve işletmeler enerji maliyetlerindeki sürekli artışı karşılayamadıkları için ekonomi gerileme sürecine girer.”
2014’ten bu yana petrol piyasasındaki sermaye yatırımları yaklaşık yüzde 50 azaldı
ABD merkezli enerji enformasyon şirketi Energy Intelligence Group’un Petrol Piyasaları Ekonomisti Julien Mathonniere ise OPEC ve IEA’nın maksimum fosil yakıt talebi konusundaki tahminlerinin piyasalarda uzun süredir hakim görüş olduğunu belirtti.
Söz konusu ham petrol talebindeki en üst seviyenin zamanlaması ile ilgili farklı görüşler de olduğuna işaret eden Mathonniere, Energy Intelligence tahminlerine göre söz konusu seviyeye günlük 106 milyon varil ile 2029’da ulaşılacağını, petrol dağıtımında dünyanın önde gelen şirketlerinden Hollandalı Vitol Grubu’nun ise talebin 2020’lerin sonunda değil 2030’ların ilk yarısında zirve yapacağını tahmin ettiğini belirtti.
Mathonniere, “Bu tahminler arasında küçük de olsa farklılıklar var ancak bu bize petrol talebinin ne zaman zirve yapacağı konusunun hala tartışmalı olduğunu gösteriyor.” dedi.
Geçen yılın petroldeki sermaye harcamaları açısından toparlanma yılı olduğuna ve maliyet enflasyonu dahil yüzde 15’in üzerinde artış kaydedildiğine işaret eden Mathonniere, “Petrol talebinin önümüzdeki on yıl boyunca artmaya devam edeceğini ve büyüme oranlarındaki tüm farklı görüşlere rağmen talebin önümüzdeki 10 yıl boyunca nispeten güçlü bir büyüme gidişatı içinde olmasını bekliyoruz.” değerlendirmesinde bulundu
Mathonniere, petrol piyasasındaki sermaye yatırımlarının 2014’te 900 milyar dolarla en yüksek seviyesine ulaştığı bilgisini paylaşarak o tarihten bu yana yatırımların yaklaşık yüzde 50 azaldığını ancak talepteki canlılığın devam etmesiyle azalan yatırıma rağmen elde edilen ürün ve gelirin arttığını söyledi.
Mathonniere, şunları kaydetti:
“Küresel petrol tüketimi 2030’dan sonra artmaya devam ederse söz konusu artışa müdahale riski her zaman var. Enerji dönüşümü süreci ise petrol üretimine ilişkin yatırım faaliyetlerinin hacminin değerlendirilmesini daha da karmaşık hale getiriyor.”