ABD Başkanı Joe Biden’ın, Japonya ziyaretini ve ABD, Japonya, Avustralya ve Hindistan’ın yer aldığı QUAD ittifakını, AA muhabirine değerlendiren uluslararası ilişkiler uzmanları, ABD’nin ittifak bağlamında “Çin’i çevreleme” politikasını yeniden canlandırdığını kaydetti.
İstanbul Aydın Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Kasım Han, ABD’nin, QUAD ittifakını çok uzun zaman önce konuştuğu konjonktürel nedenlerden dolayı hayata geçiremediğini ifade ederek, “George W Bush’un başkanlık öncesinde yaptığı propaganda konuşmasının bir tek maddesi dış politikayla ilgiliydi. O madde de Ortadoğu değil Çin’di. Bush bu konuşmasında, Çin’i çevreleme politikasına vurgu yapmıştı. Yani 21. yüzyıla girerken aslında ABD’nin güvenlik ve dış politika gündeminin zirvesinde Çin vardı. Fakat 11 Eylül saldırısı, Afganistan, Irak savaşı, küresel ekonomik gelişmeler ve içerideki iç gelişmeler ABD’yi bu yönde adım atmaktan geri çekti.” diye konuştu.
ABD’nin, Asya eksenine yönelik hayata geçirdiği en somut adımlardan birinin QUAD oluşumu olduğunu vurgulayan Han, ABD’nin bu oluşumla hem askeri maliyetini düşürdüğünü hem de Çin’e karşı diğer güçleri de yanına aldığını kaydetti.
Japonya’nın QUAD ittifakındaki varlığına dikkati çeken Han, Tokyo’nun Soğuk Savaş döneminde Almanya’nın üstelendiği role benzer bir görev üstelendiğini söyleyerek, şunları kaydetti:
“Soğuk Savaş döneminde Almanya Varşova Paktı ile NATO arasında bir cephe ülkesi olarak ortaya çıktı. Üstelik o dönemde Fransa gibi müttefiklerinin şüpheli bakışları altında önce NATO’ya alındı, ardından silahlandırıldı. Savaşın yenileni ve üstelik müsebbibi diyebileceğimiz Almanya, Mayıs 1955’te daha savaşın üzerinden 10 yıl geçmeden silahlandırılarak ABD tarafından Sovyetler Birliği’ni dengelemenin en önemli unsurlarından biri haline getirilmişti. ABD, şimdi aynı şeyi Asya Pasifik hinterlandında halihazırda oldukça önemli seviyede askeri gücü olan Japonya’nın üzerinden yapıyor. Japonya’nın askeri gücünü daha da kuvvetlendirerek ve bu gücü meşrulaştırarak Çin’i dengelemek için sahaya sürmeye çalışıyor.”
“QUAD, Çin’i dengeleyen bir ittifaka dönüşebilir”
Han, QUAD’ın üye ve askeri yapılanma bağlamında NATO’ya benzetilemeyeceğini fakat böyle bir yapılanmaya evrilme olasılığının da söz konusu olabileceğini savundu.
Han, “Nasıl NATO, Rus Sovyetler Birliği’ni dengelemek ve yontmak için kurulmuş bir örgütlenmeyse bu da ona doğru evrilebilir. QUAD ise yeni bir oluşum. Üye ülke sayısı düşük ayrıca henüz askeri kapasitesi o noktada değil. Ama siyasi ağırlığı önemli.” dedi.
QUAD ittifakının dengeli bir politika izlememesi durumunda Rusya ve Çin’i, çıkar çatışmalarına rağmen birbirine yakınlaştıracağına dikkati çeken Han, şöyle devam etti:
“Çin uluslararası ekonomik düzenin önemli bir parçası. Dolayısıyla Çin, Sovyetler Birliği gibi yalıtılsın, dünyanın dışında kalsın gibi bir yaklaşımla konumlandırılacak bir ülke değil. QUAD’ın amacı Çin’i dengeleyerek, Asya Pasifik’te ABD ve müttefiklerinin çıkarlarına uygun bir düzenin sağlanması, devamlılığı ve sürdürülmesidir. Şimdi bunun dengesi kaçarsa Çin de Rusya da aralarındaki çıkar çatışmalarını bir yana koyarak birlikte davranmaya başlarlar. Bu ülkeler, gittikçe daha çok yabancılaşır ve sonuç itibarıyla daha agresif davranmaya itilir.”
“QUAD üzerinden Çin’e had bildiriliyor”
Süleyman Demirel Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Ümit Alperen de Biden’ın ziyaretinin kapsamının her ne kadar “ekonomik iş birliği, Kovid-19 salgınıyla ilgili oluşan tedarik zincirleri, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırıları” başlıkları altında açıklansa da asıl amacının, Çin’in Asya Pasifik’teki konumunu sınırlama politikalarını yeniden canlandırma olduğunu söyledi.
Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırısının, Çin ile ABD arasında psikolojik bir savaş başlattığını ifade eden Alperen, “Çin, 2021 yılında dünya genelinde ABD’ye karşı üstünlüğü eline geçirmişti. Şu anda durum tam tersine dönmüş gibi görünüyor. ABD açıklamalarıyla ve QUAD bazında gerçekleştirdiği hamlelerle hem psikolojik üstünlüğü ele geçirmeye hem bir nevi Çin’e haddini bildirmeye çalışıyor. Aslında bir anlamda Çin’in daha fazla konuşulur olmasını istiyor. Açıkçası bu işte biraz da tahrik var.” ifadelerini kullandı.
Alperen, ABD’nin Çin’i çevreleme politikasının rasyoneliteden uzak ve ciddi bir maliyeti olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
“ABD’nin çevreleme politikası doğrultusunda bölgeye ordu ve donanma yığması sadece maliyet getiriyor ve sonuç doğurmuyor. Zaman ABD’nin aleyhine, Çin’in ise lehine işliyor. Bunun yerine hem Rusya’ya hem Çin’e karşı biraz politik davranarak, bu ülkelerin etrafında boşluklar yaratarak, yani o hegemonik istikrarı zayıflatarak, yeni kriz noktaları oluşturarak, Rusya ve Çin’in dış politika enerjilerini tüketebilir. Ama eğer agresif bir politika izlerlerse Çin ve Rusya yakınlaşmak ve birlikte hareket etmek zorunda kalabilir.”
Çin’e karşı 2017 yılında daha sert bir duruş sergileyen ABD’nin çabaları soncunda QUAD’ın dörtlü ittifaka dönüştürülerek güçlendirilmeye çalışıldığını vurgulayan Alperen, QUAD ittifakının birçok anlaşma imzalayarak ekonomik yapısını daha fazla güçlendirmeye çalıştığı değerlendirmesinde bulundu.
Alperen, Japonya’nın QUAD’ın ekonomik olarak desteklenmesi gerektiğini dile getirdiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:
“Yani politik güç olmaktan ziyade ekonomik güç olması gerektiğini ifade ediyorlar. Dolayısıyla QUAD’ın daha çok ekonomik bir güç özelliği de var. ABD, Avustralya, Hindistan ve Japonya arasında 2007’de başlatılan diyalog forumu, 2017’de ‘dörtlü ittifak’ haline dönüştürüldü. Şu anda 7 Asya ülkesi daha bu ittifaka katıldı. Bu ittifakta üye sayısı artabilir mi, askeri gücünü artırarak NATO benzeri bir ittifaka dönüşür mü zaman gösterir.”