Hakkındaki yolsuzluk davaları devam eden Netanyahu ise konuya dair açıklamalarında yargı düzenlemesinin Yüksek Mahkeme ile yasama ve yürütme organları arasındaki dengeyi sağlamayı amaçladığını dile getiriyor.
Netanyahu’nun yolsuzluk davasından çıkacak herhangi bir kararın Yüksek Mahkeme tarafından bozulabilmesi ve yargı düzenlemesiyle Yüksek Mahkeme’nin hükümet üzerindeki denetiminin kısıtlanması tartışmaların odak noktası.
“Rüşvet alma, yolsuzluk yapma ve güveni kötüye kullanma” gibi suçlamalarla yargılanmasına 2020’de başlanan Netanyahu hakkında bölge mahkemesi bir karara varsa bile dava, nihai kararın verilmesi için Yüksek Mahkeme’ye taşınabiliyor.
İsrailli hukukçular ve muhalifler, hükümetin yargı düzenlemeleriyle dayattığı yasaların, Netanyahu’nun Yüksek Mahkeme tarafından yargılanmasını engellemek için çıkarıldığını savunuyor.
“İsrail hukuk devleti mi değil mi?”
İsrailli hukukçu ve sivil toplum kuruluşu Terrestrial Jerusalem Fonu Başkanı Daniel Seidemann, Netanyahu’nun yolsuzluk davalarını hatırlatarak, yargı düzenlemesinin Başbakan’ın davalarıyla ilgili olduğuna işaret etti.
AA muhabirine açıklamalarda bulunan Seidemann, “Burada ciddi bir soru var; İsrail hukuk devleti mi değil mi? Netanyahu hakkında yasal işlem yapılması kimsenin hukukun üstünde olmadığının göstergesidir.” dedi.
Seidemann, Akla Uygunluk Yasası’na ilişkin “Netanyahu ve hükümetinin, başsavcıyı görevden almasına izin veriyor. Bu, yolsuzluk davasının devamı ve Netanyahu dahil herkese hukukun üstünlüğünün uygulanması adına önemli bir unsur.” diye konuştu.
İsrail Başsavcısı Gali Baharav-Miara hakkında Seidamann, “Büyük ihtimalle görevden alınacak ve yerine Netanyahu davasına bakan başka biri gelecek. Davayı kapatarak herkesi şaşırtması mümkün. Çünkü akla uygunluk yasasının amacı çok net; Netanyahu’yu yasal ve adli sorumluluktan kurtarmak.” ifadelerini kullandı.
Yargı düzenlemesi Netanyahu’nun yararına hazırlandı
İsrail Demokrasi Enstitüsü’nde Uzman Araştırmacı olarak görev yapan Amir Fuchs, son makalesinde, yargı reformlarının Netanyahu’nun yararına olacak şekilde hazırlandığını belirtti.
Fuchs, “Görünüşe göre, tasarının zamanlaması ve müzakereleri sırasında söylenenler, değişikliğin Netanyahu’nun yararına olacak şekilde hazırlandığını gösteriyor. Başsavcının onu (Netanyahu) yetersiz ilan edebileceği endişesiyle oluşturulmuş ve bunun önlenmesi amaçlanmıştır.” değerlendirmesinde bulundu.
Meclisin yetkilerinin kötüye kullanıldığına dikkati çeken Fuchs, şöyle devam etti:
“Bir kişinin yasal durumuna fayda sağlama ve genel amaçlar için değil, siyasi amaçlar için yasa çıkarmak, Meclisin yasama yetkilerinin kötüye kullanılmasının bir örneği gibi görünmektedir.”
Gazeteci ve aktivist Or-ly Barlev de sosyal medya hesabından mevcut başsavcı görevden alınarak yerine hükümete sıkı sıkıya bağlı birinin getirileceğini ve Netanyahu’nun yolsuzluk davalarının iptal edileceğini ileri sürdü.
Muhalefetteki İsrail Evimiz Partisi Milletvekili Oded Forer de 3 Ağustos’ta gazetecilere yaptığı açıklamada, yargı reformuna ilişkin, “Kişisel bir durum yasası olan bu kanun, Netanyahu standartlarına uygun bir şekilde yasalaştı.” demişti.
Yüksek Mahkeme’nin kararı karşısında hükümetin tutumu
İsrail Başbakanı Netanyahu, birçok kez yargı düzenlemesi ile hakkındaki yolsuzluk davaları arasında bir bağlantının olmadığını söylemişti.
Başbakan Netanyahu, hükümetin yargı düzenlemesi kapsamında Meclisten geçirdiği kanunları Yüksek Mahkeme’nin iptal etmesi durumunda nasıl hareket edeceklerine ilişkin kesin bir yanıt vermekten ise kaçınıyor.
Netanyahu, ABD medyasına verdiği röportajlarında, Yüksek Mahkeme’nin Meclisin geçirdiği kanunu iptal etmesi durumunda alacakları tutuma ilişkin, “İsrail’de hükümetler her zaman mahkemelerin verdiği kararlara saygı duymuştur.” demişti.
Yüksek Mahkeme’nin bugüne kadar ülkede Anayasa taslağı olarak kabul edilen “Temel Kanunlara ilişkin bir değişikliği bozmadığına” işaret eden Netanyahu, “Yüksek Mahkeme her zaman kendisini bir Anayasa olarak gördüğü Temel Kanunlar ile yükümlü kabul etmiştir. Biz bu iki prensibin korunması gerektiğine inanıyoruz.” diye konuşmuştu.
İsrail’de iktidar koalisyonundaki bazı bakan ve vekillerse, Yüksek Mahkeme’nin Meclisin çıkardığı kanunları iptal etmesi halinde “seçmen iradesini hiçe sayacağını” savunmuştu.
İsrail’de hükümetin yargı düzenlemesi
İsrail’de hükümetin tartışmalı yargı düzenlemesi yılbaşından bugüne ülke gündeminin merkezinde kalmaya devam ediyor.
İsrail Adalet Bakanı Yariv Levin’in, 5 Ocak’ta duyurduğu “yargı reformu” Yüksek Mahkeme’nin yetkilerini sınırlandırma ve iktidarın yargı atamalarında söz sahibi olması gibi değişiklikler içeriyor.
Başbakan Netanyahu, 27 Mart’ta, ülke çapında giderek artan kitlesel protestolara ve grevlere neden olan yargı düzenlemesini ertelediğini açıklamış ancak 2023-2024 bütçesinin mayıs sonunda Meclisten geçmesinin ardından yargı düzenlemesini tekrar gündeme getireceklerini duyurmuştu.
Hükümet, muhalefetle müzakerelerin tıkanmasının ardından yargı düzenlemesi için yeniden düğmeye basmıştı.
Netanyahu hükümeti, Yüksek Mahkeme’nin hükümet üzerindeki denetimini kaldıracak yasa tasarısını ülke çapında kitlesel protestolar ve yoğun kamuoyu tartışmalarına rağmen 24 Temmuz’da Mecliste muhalefetin boykot ettiği oturumda kabul etmişti.
Şu ana kadar yargı düzenlemesi kapsamında İsrail Meclisinden, yargının yürütme üzerindeki denetimini sınırlayan iki yasa geçti.
Bunlar, mart ayında, Yüksek Mahkemenin Netanyahu’yu görevden almasını sınırlayan yasa ile temmuz ayında “akla uygunluk” adıyla bilinen yasadan oluşuyor.
“Akla Uygunluk Yasası”, hükümetin aldığı bir kararın makul görülmediği durumlarda Yüksek Mahkemeye bu kararı bozma yetkisi veriyor. Buna göre, “akla uygun olmayan” bir karar, “kamu yararını yeterince dikkate almadan orantısız bir şekilde siyasi çıkarlara odaklanan karar” olarak tanımlanıyor.
Netanyahu hükümeti, Yüksek Mahkemenin, Meclisin çıkardığı kanunları, Anayasa taslağı olarak kabul edilen “Temel Kanunlara” veya insan haklarına aykırılık gerekçesiyle bozma yetkisini geçersiz kılma maddesi de olmak üzere 6 maddeyi daha yargı düzenlemeleri kapsamında yürürlüğe koymak istiyor.
İsrail’de muhalefet partileri, eski milletvekilleri ve bazı sivil toplum kuruluşları, Meclisin 24 Temmuz’da geçirdiği “Akla Uygunluk Yasası”nın iptali için başvurmuştu.