İranlı uzmanlar, AA muhabirine, İran ile 4+1 ülkeleri ve ABD arasında Viyana’da 6 tur yapılan görüşmelerin devamı olarak bu ay içinde yeniden başlaması beklenen müzakereleri değerlendirdi.
Tahran Terbiyet Müderris Üniversitesi Öğretim Üyesi Veli Gülmuhammedi, nükleer anlaşmayla ilgili görüşmelerin hassas bir süreçten geçtiğini ve bu hassasiyetin İran için bir kat daha fazla olduğunu belirtti.
Gülmuhammedi, yeni bir anlaşmanın sağlanamaması halinde ABD’nin, Fransa, İngiltere ve Almanya’nın da desteğiyle Tahran’a yönelik baskıyı artıracağını, İran’ın ise nükleer ve bölgesel faaliyetlere hız vereceğini ve bu şekilde ilişkilerin eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad dönemine geri döneceğini söyledi.
“İran tehlikeli bir durumla karşı karşıya
Donald Trump’ın aksine ABD’nin yeni Başkanı Joe Biden’ın Avrupalı müttefikleriyle İran aleyhine bir koalisyon kurabileceğine işaret eden Gülmuhammedi, şöyle konuştu:
“İran tehlikeli bir durumla karşı karşıya. Bu tehlike de yakında gerçekleşmesi muhtemel olan nükleer anlaşmanın ölümüdür. Bunun temel nedeni de Viyana müzakerelerinin ertelenmesi. Nükleer anlaşma canlanmazsa İran’ın ABD ve Avrupalı ülkeler ile ilişkilerinde değişiklik meydana gelecektir.”
“Müzakereler bu sefer de sonuç vermezse nükleer anlaşmanın öldüğünü söyleyebileceğiz”
Müzakerelerin kasım sonuna kadar başlaması halinde hemen sonuçlanmayacağı ve 2022’nin ilk aylarına kadar sürebileceği öngörüsünde bulunan Gülmuhammedi, “Müzakereler bu sefer de sonuç vermezse nükleer anlaşmanın öldüğünü söyleyebileceğiz artık. Bu noktada İran muhaliflerinin B, C, D planları uygulamaya geçirilecektir. İran, kış mevsiminin ortası ya da sonuna kadar müzakerelere dönmez ve nükleer anlaşma canlanmazsa bu İran için şartları daha da ağırlaştıracaktır. Karşı taraf da uranyumun zenginleştirilmesi gibi adımlar karşısında bazı sorunlarla karşı karşıya kalacak ancak İran’ın sorunları daha fazla.” değerlendirmesinde bulundu.
İran’ın anlaşmaya dönmemesi ve taahhütlerini yerine getirmemesi durumunda Biden’ın baskıyı ve yaptırımları artıracağını dile getiren Gülmuhammedi, oluşacak yeni dengelerde Tahran yönetiminin baskı araçları ve argümanlarının zayıflayacağını ifade etti.
“Reisi hükümetinin nükleer anlaşma konusunda şeffaf ve net bir tavrı yok”
Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi hükümetinin birçok alternatif ve seçeneği değerlendirdiğini ancak nükleer anlaşmadan daha iyi bir formül olmadığını savunan Gülmuhammedi, şöyle devam etti:
“Reisi hükümetinin içerideki ekonomik sorunlarda olduğu gibi nükleer anlaşma konusunda da şeffaf ve net bir tavrı yok. Daha çok muğlak bir tutuma sahip. Bu da hükümetteki organların hemfikir olmamasıyla ilgili. Nükleer anlaşmanın canlandırılması için belirlenmiş hiçbir çerçeve yok. Ruhani hükümetinin hedefi çok netti ve yaptırımların kaldırılmasına odaklanmıştı. Reisi için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Reisi hükümetinin dış siyasetinin önceliklerinin ne olduğunu anlamış değiliz. Bu konudaki politikası belirsiz.”
Reisi hükümetinin Rusya, Çin ve Hindistan gibi ülkelerle ilişkileri geliştirerek yaptırımları etkisiz hale getirebileceğine dair bir düşünce bulunduğunu ancak bunun da nükleer anlaşmanın akıbetine bağlı olduğunu vurgulayan Gülmuhammedi, şu görüşleri paylaştı:
“Eğer kış ortası ya da sonuna kadar nükleer anlaşma canlanmazsa öldüğüne hükmedebiliriz. Mevcut şartlarda nükleer anlaşmanın alternatifi yok. İran’ın kafasında yeni bir anlaşma varsa ABD daha fazla taviz talep edecektir. Kongrenin onayı olmadan muhtemel yeni bir anlaşmanın mümkün olup olmayacağı da belirsiz. Kongreye sunulması halinde yeni bir anlaşmanın onaylanmasını zayıf bir ihtimal olarak görüyorum. Ayrıca yeni bir anlaşma olursa İsrail gibi ülkelerin çıkarları gözetilecektir. Ayrıca İran dosyası Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine (BMGK) gidecektir ve şartları İran için yıpratıcı hale getirecektir.”
“Geçen zaman İran’ın aleyhine işliyor”
İranlı siyaset uzmanı ve enerji mühendisi Muhammed Hadi Musevi ise Reisi hükümetinde yer alanların büyük kısmının uluslararası ekonomik sistemi resmi olarak tanımadığını ve dünya ile ilişki kurmadan da içerideki potansiyele dayanarak şartları iyileştirebileceklerini düşündüklerini aktardı.
Reisi’nin, cumhurbaşkanlığı görevinin başında İran lideri Ali Hamaney ve rejimle sorun yaşamak istemediğini dile getiren Musevi, “Reisi, kırmızı çizgileri aşmadan müzakereleri devam ettirmek istiyor ancak bu mümkün değil. Geçen zaman İran’ın aleyhine işliyor. 2021 yılının sonuna kadar nükleer anlaşma ile ilgili bir anlaşma sağlanmazsa Biden müzakerelere eskisi kadar önem vermeyecektir. Böyle olursa geçmişte olduğu gibi uluslararası kamuoyunun da desteğini alarak İran’ı yaptırımlara tabi tutmayı tercih edecektir.” değerlendirmesinde bulundu.
Reisi hükümetinin “yıpratıcı müzakerelerin” ve “müzakere için müzakerenin” peşinde olmadığını iddia ettiğini ancak müzakereleri Brüksel’de başlatarak “müzakere için müzakere” sürecini takip ettiğini söyleyen Musevi, İran’ın tavrının 5+1 ülkelerinin muhalefetine neden olduğunu ve Rus diplomatların da Tahran’ın kararsızlığını eleştirdiğini hatırlattı.
Batılı devletlerin Ruhani döneminde anlaşma sağlanamaması durumunda yeni hükümetle bunun zor olacağını öngördüğüne dikkati çeken Musevi, şunları söyledi:
“Uluslararası mali kurumlar İran’a dönse de İran bankalarıyla çalışmaya niyetleri yok. Reisi ve ekibi yaptırımların kalkmasını öncelikli politika olarak görmüyor. Reisi ekibindeki bazıları nükleer anlaşmaya muhalifler. Bunlar yeni yaptırımların artık kendilerine etki etmeyeceğine ve bunları Rusya, Çin ve Rusya gibi ülkelerle iş birliği yaparak kontrol altına alabileceklerine inanıyor.”
Biden’ın ülke içinde krizlerle uğraştığı için Kongrenin desteğine ihtiyacı olduğunu vurgulayan Musevi, ABD Başkanı’nın Tahran’a karşı yumuşak adımlar atması halinde Cumhuriyetçilerin ve Demokratların tepkisiyle karşı karşıya kalacağını ifade etti.