Türkiye merkezli bazı sivil toplum kuruluşları (STK) ve medyanın, özellikle Ramazan ve Kurban bayramları döneminde yapılan yardımlarda kullandıkları dil ve Afrika’ya yönelik bakışları yeniden gündeme geldi.
Afrika konusunda çalışmalar yürüten uzmanlar, Türkiye’den giden gönüllülerin ve Afrika’yla ilgili yayın yapan medya mensuplarının, kıtayı sadece fakirlik ve olumsuz algılar üzerinden görmemeleri gerektiği uyarısında bulundu.
Afrika Koordinasyon ve Eğitim Merkezi (AKEM) Koordinatörü Dr. Ensar Küçükaltan, AA muhabirine, kıtada pek çok ülkenin sivil toplum çalışmaları yürüttüğünü belirterek, “Batı’dan gelen yardımlar, daha çok Afrikalı zenginler, siyasiler ve toplumun ileri gelenlerine yapılıyor ve yoksullar bu yardımlardan çok faydalanamıyor.” dedi.
Batı merkezli yardımlardaki şeffaflık sorununa dikkati çeken Küçükaltan, “Yardımlarında yerel partnerlere karşı şeffaf olmuyorlar yani Afrika’ya gelen Batı merkezli STK’lere belgeleri, amaçları ve tüzükleri sorulmuyor. Bu durum da tek taraflı ilişkinin Batı lehine değişmesine neden oluyor.” ifadelerini kullandı.
Afrikalı kuruluşların kaynak yetersizliğinin Batı merkezli hakimiyeti desteklediğine ve yardımlar sırasında istenmeyen uygulamalarla ilgili itirazları engellediğine dikkati çeken Küçükaltan, bu durumun “bağımlılık” ilişkisini doğurduğunu söyledi.
Rusya ve Çin gibi doğu ülkelerinin yardımlarına da değinen Küçükaltan, “Burada devlet destekli bir STK çalışması görüyoruz. Rusya askeri, Çin ise ticari ilişkilerine ek olarak STK çalışmalarını destekliyor. Sivil yapılanma yerine daha çok devlet destekli adımlar görüyoruz.” dedi.
“Türkiye, son 20 yılda Afrika ile sivil toplum ilişkisini kuvvetlendirdi”
Türkiye’nin Afrika politikasını son 20 yılda şekillendiren aktörlerin arasında vakıf ve derneklerin önemli yer tuttuğunu anlatan Küçükaltan, geçmişte ufak tefek hatalar yapılsa da bunun kazanılan tecrübelerle giderilmeye başlandığını söyledi.
Küçükaltan, “Batı ve doğu ülkelerine göre Türkiye, Afrika’da çok yeni. İlk etaptaki çalışmalarda hatalar yapıldığını kabul etmek gerekir ancak Türk STK’ler, artık sahada çok titiz planlamalar yaparak çalışmalar yürütüyor. Bölge bazlı ihtiyaçlar belirleniyor ve ona göre çözüm üretiliyor.” ifadelerini kullandı.
Sahada kalıcı olunduğunda gerçek ihtiyaçların görüldüğüne işaret eden Küçükaltan, bu süreçte devlet-sivil toplum işbirliğinin öneminin altını çizdi ve Türkiye’nin olumlu imajının Afrika’nın birçok noktasında görülmesinde STK’lerin çalışmalarının önemli yer tuttuğunu dile getirdi.
“Türkiye’deki Afrika imajı değişmeli”
Küçükaltan, STK’lerin çalışmalarında ya da medyada kullanılan görseller ve haberlerde Afrika’nın “tek ülke” şeklinde algılanmasının ve sadece yoksulluk gibi temalar üzerinden görülmesinin yanlış olduğunu vurguladı.
Açlık, yoksulluk ve susuzluk üzerinden oluşturulacak algılardan uzak durulması gerektiğini belirten Küçükaltan, Afrikalıların dünyadaki gelişmeleri yakından takip ettiklerini ve bu dilin artık işlemediğini söyledi.
Küçükaltan, “Yiyecek, dans gibi Afrikalı toplumların yerel kültürüne değer vererek kendi kültürümüzü ve hayat tarzımızı empoze etmeden ilişki kurmamız gerekiyor. Mesela bir su kuyusu açıldığında bazı Afrikalı kabileler dans gibi gözüken şekilde dua ya da teşekkür edebilir ve bunu Türkiye’deki yardımseverler olarak garipsememiz gerekiyor.” dedi.
Sivil toplum çalışmalarındaki amaçlarının Afrikalıların sömürüye karşı farkındalıkları konusunda katkı sağlamak olduğunu belirten Küçükaltan, “Yardım yaparken Afrikalılara ülkelerindeki zengin fakir ayrımının nedenini sorgulamalarını, yöneticileri zenginken kendilerinin neden fakir olduğunu ve bu zenginliğin kaynağının ne olduğunu sorgulamalarını istiyoruz.” şeklinde konuştu.
Ugandalı Seyfullah Muhammed Kyazze de Türkiye’den giden gönüllülerin ve Türkiye’deki medya kuruluşlarının özellikle Ramazan ve Kurban bayramları gibi önemli günlerde Afrika ile ilgili söylemlerine daha fazla dikkat etmeleri gerektiğini söyledi.
Kyazze, “Afrika, hep fakir, kaynağı bulunmayan bir yer olarak görülmemeli ve böyle bakılmamalı. Zenginliğimiz var ama kullanamıyoruz. Bu, herkesin başına gelebilir. Bu nedenle kardeşçe çözümler bulmalıyız ve Afrika’daki yardım çalışmaları ve bunların medyaya yansıtılmasında Afrikalıların gönüllerinin kırılmaması, yapılan yardımların değerlerinin düşürülmemesi gerekiyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Fotoğraf, video ya da afişlerde Afrika’nın her zaman olumsuz tarafıyla anlatılmaması gerektiğine dikkati çeken Kyazze, şunları kaydetti:
“Afrikalılar olarak bunlardan rahatsız oluyoruz açıkçası. Zaten Afrikalılar, gönlü kırılmış ve mazlum bir coğrafyadır, sömürülmüştür. Bu nedenle Türklerin biraz daha yardım çalışmalarına dikkat etmelerini bekliyoruz. İhtiyaç sahibinin gönlünü kırmadan, onu sadece malzeme olarak görmeden ve negatif yanını yansıtmadan bakmalarını istiyoruz. Medya ve gönüllülerin Afrikalıların hassasiyetlerine dikkat edip kırmadan güzel hizmetler yapacaklarını düşünüyorum.”
AKEM Koordinatör Yardımcısı Etiyopyalı Adem Aman Shibu da Türkiye’nin Afrika’daki sivil toplum çalışmalarının çok değerli olduğunu ifade ederek, “Afrika’nın kültürel çeşitliliğinin farkında olarak yardım çalışmaları yapılmalı. Afrika, sadece yoksul ve hep yardım bekleyen bir kıta değildir. Dolayısıyla iyi yanlarımızı da görerek bizimle ilişki kurmanızı bekliyoruz.” dedi.