Vodafone Türkiye Üst Yöneticisi (CEO) Engin Aksoy, fiber altyapının yaygınlaşması ve sabit pazarda rekabetin gelişmesinin Türkiye’nin dijitalleşmesinde hayati rol oynadığını belirterek, “Vodafone olarak, hem sabit hem mobil pazarda altyapı paylaşımına, yatırımları hızlandıracak ve bu sayede daha yaygın ve daha iyi bir hizmet sağlayacak her çözüme sıcak bakıyoruz.” dedi.
Vodafone olarak, gelecek dönemin ihtiyaçlarını karşılamak üzere 5G hazırlık ve fiber yatırımlarını sürdürmeye devam ettiklerini bildiren Aksoy, dijitalleşmeyi bir memleket meselesi olarak gördüklerini söyledi.
Türkiye’de, 23 Şubat 1994’te, dönemin Başbakanı olan Tansu Çiller’in dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’i aramasıyla gerçekleşen ilk cep telefonu görüşmesinin üzerinden 27 yıl geçti. Geçen zaman içinde hem dünyada hem de Türkiye’de telekomünikasyon sektörü büyük değişimlere sahne oldu.
Vodafone Türkiye CEO’su Aksoy, sürece ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, sektörün, 27 yılda tüm dünyada sabitten mobile, sesten veriye, çevirmeli bağlantıdan genişbanta evrildiğini, elektronik cihazların da masaüstü bilgisayarlardan akıllı telefonlara ve tabletlere büyük bir hızda dönüşüme uğradığını söyledi.
Aksoy, bu değişimin günden güne devam ettiğini belirterek, “Sabit ve mobil iletişim teknolojilerinin iç içe geçerek yarattığı fırsat alanları ve tüm bu olanaklara tek bir akıllı cihaz üzerinden erişme imkanı, elektronik haberleşmeyi ve özellikle genişbantı günlük hayatın ayrılmaz bir parçası haline getirdi. Genişbant teknolojileri, günümüzde elektrik ve su gibi olmazsa olmaz bir ihtiyaç olarak kendini gösteriyor. Bugün genişbant iletişim teknolojileri, sadece konuşmak ve mesajlaşmak için kullanılmıyor, birey ve kurumların hayatlarını daha etkin, rekabetçi, maliyet verimli hale getirirken ekonomide de bir çarpan etkisi oluşturuyor.” diye konuştu.
Telekomünikasyon sektörünün, tüm dünyada baş döndürücü bir hızla gelişerek hayallerin bile ötesine geçen bir gelişim kaydettiğini ifade eden Aksoy, “Sektörümüzün diğer sektörlere kıyasla konjonktürden bağımsız olarak gelişen ve 1994’te 2G ile başlayıp bugün 5G’ye evrilen yolculuğu, tüm dünyada ekonomik ve sosyal hayattaki dönüşümsel etkisini göstermesi bakımından önem taşıyor.” dedi.
Uluslararası teknolojik gelişmeler paralelinde gelişen sektörün, Türkiye’de de bu eksende büyümeye devam ettiğine işaret eden Aksoy, Türkiye telekomünikasyon sektöründeki ilk kırılma noktasının, 1998’de verilen 2G lisansları olduğunu aktardı.
1994-1998 yılları arasında Gelir Ortaklığı Sözleşmesi çerçevesinde sektörde liberalleşme süreci yaşandığını ve iki operatöre daha lisans verilmesiyle yeni bir döneme girildiğini hatırlatan Aksoy, böylece sektörde yatırımların ve rekabetin arttığını söyledi.
Aksoy, “Diğer kırılım noktaları, mobil genişbantın ve hemen ardından akıllı telefonların hayatımıza girmesi oldu. 2009’da yapılan 3G ve 2016’da yapılan 4.5G ihaleleri de sektörümüzün gelişiminde hayati rol oynadı.” dedi.
“Büyüyen Türkiye’nin büyüyen sektörünün büyüyen operatörü olmaya odaklandık”
Engin Aksoy, bu süreçte Vodafone’da yapılan çalışmalar hakkında bilgi verirken, pazara rekabet ve dinamizm getiren güçlü bir marka olarak, büyüyen Türkiye’nin büyüyen sektörünün büyüyen operatörü olmaya odaklandıklarını söyledi.
Aksoy, “Ana stratejimiz, her zaman dijital bağlantılı yaşamı bireyler ve kurumlar için kolay ve erişilebilir kılmak oldu. Bireylerin ve kurumların ihtiyaçlarına göre önceliklerimizi belirledik. Bu ihtiyaçlara özel ürün ve servisler geliştirmeye odaklandık. Altyapımızı bu ihtiyaçlara yanıt verecek şekilde yeni nesil teknolojilerle geliştirmeye öncelik verdik. Müşterilerimize en kaliteli hizmeti en uygun maliyetle sunmayı hedefledik. Bu odağımızı bugün de sürdürüyoruz.” ifadelerini kullandı.
“Salgın sonrası dijital yaşam pratikleri, daha da çeşitlenip yaygınlaşacak”
Vodafone Türkiye CEO’su Aksoy, cepten ilk “alo”nun ardından değişen ve gelişen teknolojilerin içeriğine değinirken, sektörün hikayesinin, sadece ses ve SMS özellikleri sunan tuşlu telefonlarla başladığını anımsattı.
Aksoy, devamla şu değerlendirmelerde bulundu:
“Ardından iletişim teknolojilerinde nesillerin evrimleşmesine tanık olduk. 3G’de akıllı telefon ve mobil genişbant, 4G’de ise daha akıllı telefon ve daha hızlı mobil genişbant hayatımıza girdi. Diğer yandan, mobil ve sabit genişbant teknolojilerinin iç içe geçmesiyle yakınsama dediğimiz gelişmeyi yaşadık. Bugün sadece mobil genişbant değil, evlere kadar giden sabit genişbant da günlük hayatımızın önemli bir parçası haline geldi. Dijitalleşmenin önemini pandemiyle bir kez daha anlamak, tüm dünya için önemli bir kilometre taşı oldu. Bu dönemde milyonlarca insanın yaşama ve çalışma biçimlerini değiştirmesiyle birlikte aslında birbirimizle bağlantıda olmanın ve dolayısıyla altyapının ne kadar önemli olduğunu gördük. İnternet, herkesin evlerine çekildiği bir dönemde hayata bağlanmanın tek yolu oldu. Dijitalleşmenin, ekonomik faaliyetlerin devam etmesinin yanı sıra temel hizmetlere erişim için de kritik unsur olduğu görüldü.”
Bu dönemde mobil trafikte yüzde 10, sabitte yüzde 60’a varan artışlar gözlemlediklerini aktaran Aksoy, işletmelerin, yeni normale hızla uyum sağlayabilmek için dijital yatırımlarını 6 yıl öne çektiğini, salgın sonrası dijital yaşam pratiklerinin daha da çeşitlenip yaygınlaşacağını söyledi.
“Bütün veriler, Türkiye hakkında pozitif bir görünüm oluşturuyor”
Engin Aksoy, geçen 27 yıllık süreçte Türkiye’de ve dünyada yaşanan gelişime değinirken, Türkiye’deki insanların yeniliğe açık olduğunu söyledi.
Aksoy, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Ülkemizde yeni şeyler deneme, yeni teknolojileri kullanma ve yaşam koşullarını iyileştirme yönünde ciddi bir talep ve istek var. İnsanlar teknolojiye çok hızlı uyum sağlıyor. Nüfusumuz genç ve teknolojiye meraklı. İnternet kullanımı yüksek. Bugün Türkiye, dünyada en yüksek mobil genişbant büyümesine sahip ülkelerden biri.
BTK verilerine göre, 15,9 milyonu sabit abone, yaklaşık 65 milyonu mobil abone olmak üzere toplam yaklaşık 80,9 milyon genişbant internet abonesine sahip. 0-9 yaş nüfus ve M2M kullanıcıları hariç olmak üzere mobil yaygınlık oranı yüzde 109. Diğer yandan, aylık ortalama 575 dakika ile Avrupa’da en çok mobil görüşme yapan ülke durumundayız. Bütün bu veriler, Türkiye hakkında pozitif bir görünüm oluşturuyor ve ülkemizi yatırım yapılması gereken cazip bir coğrafya haline getiriyor.”
“GSYH’yi yükselten önemli bir sektörüz”
Vodafone Türkiye CEO’su Aksoy, elektronik haberleşmenin, tüm sektörleri yatay kesen bir alan olduğunu belirterek, genişbant iletişim teknolojilerinin sadece bireysel haberleşme ihtiyaçlarını karşılamakla kalmayıp sağlıktan tarıma, finanstan eğitime, yenilikçi hizmetler sunarak yatay kestiği sektörlerde sağladığı verimlilik artışıyla ekonomik büyümenin de lokomotifi olduğunu söyledi.
İletişim hizmeti sağlayıcıları olarak, diğer sektörlerin gelişmesine de katkı sağladıklarına işaret eden Aksoy, şunları kaydetti:
“Genişbant altyapı yatırımları, 7’si doğrudan, toplam 19 sektör üzerinde olumlu etkiye sahip. Yazılım, donanım, inşaat, perakende ve imalata kadar birçok sektörde istihdamı artırıyor. Fiber altyapı yaygınlığındaki yüzde 10’luk artış, GSYH’de yüzde 1’lik bir artışı tetikliyor. Dolayısıyla GSYH’yi yükselten önemli bir sektörüz. Vodafone olarak, gelecek dönemin ihtiyaçlarını karşılamak üzere 5G hazırlık ve fiber yatırımlarımızı sürdürmeye devam ediyoruz. Dijitalleşmeyi bir memleket meselesi olarak görüyoruz.
Türkiye’nin dijitalleşmesi için bir reçeteye ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Bu reçetenin olmazsa olmaz unsurlarından biri de fiberin yaygınlaştırılması. Hem sabit hem de mobilde geleceğin teknolojileri için geleceğe hazır bir altyapıya ihtiyaç var. Fiber, 5G’ye geçiş için de olmazsa olmaz bir ön koşul. Türkiye’de mevcut fiber altyapıya erişimin düzenlenmesi ve yeni yatırımların ortak altyapı üzerinden gerçekleştirilmesi önem taşıyor. Operatörler olarak amacımız, altyapıda değil, üstyapıda, yani vereceğimiz ürün ve hizmetlerle rekabet edebilmek olmalı.”
Böylece tüketicinin de makul fiyatlarla fibere erişiminin sağlanabileceğini aktaran Aksoy, sektörün bir an evvel fiber yayılımı sağlaması gerektiğini söyledi. Aksoy, “Bunun için iki şeye ihtiyaç var; herkesin mevcut yatırımlarını maliyet bazlı bir fiyatlandırma modeliyle paylaşabilmesi ve 2023 fiber hedeflerine ulaşmak için nasıl bir yatırım modeli oluşturulması gerektiğine karar verilmesi.” dedi.
Fiber yatırımların önceliklendirilmesi ve kamu politikası haline getirilmesi gerektiğini belirten Aksoy, “Fiber altyapının yaygınlaşması ve sabit pazarda rekabetin gelişmesi, Türkiye’nin dijitalleşmesinde hayati rol oynuyor. Vodafone olarak, hem sabit hem mobil pazarda altyapı paylaşımına, yatırımları hızlandıracak ve bu sayede daha yaygın ve daha iyi bir hizmet sağlayacak her çözüme sıcak bakıyoruz.” ifadelerini kullandı.