Son yıllarda otomobil endüstrisinde çığır açan teknolojilerin Çin ve ABD’den gelmesi Avrupa kamuoyunda tartışma konusu olurken, Volkswagen’in son kararları bu tartışmaları artırdı.
Alman otomobil üreticileri, enflasyonist baskılar, yüksek enerji maliyetleri, Avrupa’daki yavaş ekonomik büyüme, yükselen aşırı sağ ve Çinli otomobil üreticilerinin yanı sıra Tesla’nın rekabetiyle karşı karşıya kaldı.
Elektrikli araçlara geçiş, Almanya’nın otomotiv sektörü için ülkede ve Avrupa Birliği (AB) nezdinde çeşitli düzenlemeler ve ham madde tedariki nedeniyle zorlu olmayı sürdürüyor. Sektör, batarya teknolojisine büyük yatırımlar yaparken, artan maliyetlerle boğuşmak zorunda kalıyor.
Volkswagen, geçen hafta yaklaşık 10 milyar avro tasarruf ve maliyet azaltma önlemleri kapsamında 87 yıllık tarihinde ilk kez, yaklaşık 300 bin kişiye istihdam sağladığı Almanya’daki bazı fabrikalarını kapatmayı değerlendirdiğini açıkladı.
Dünyanın en büyükleri arasında yer alan Bosch ve Continental gibi Alman otomobil tedarikçileri ve diğer Avrupa otomotiv üreticileri, hem marjlar hem de talep düştüğü için on binlerce kişiyi işten çıkarma yoluna giderken, 1994’te bir iş güvencesi anlaşması imzalayan Volkswagen, istihdamı azaltamadı.
Volkswagen Group’un Üst Yöneticisi (CEO) Oliver Blume, 2 yıl önce göreve başladıktan sonra, tasarruf ve maliyet azaltma önlemlerinin parçası olarak personel giderlerini 2026’ya kadar 5’te bir düşürmeyi planlıyordu.
Ancak iki yılda 3 milyar avroluk tasarruf hedefine ulaşılamamasının ardından Blume, daha fazlasını yapmak için geçen hafta düğmeye bastı. Blume, şirketin 30 yıllık iş güvencesi garantisini iptal ederek, 87 yıllık tarihinde ilk kez Almanya’daki fabrikaları kapatmayı değerlendirme planını açıkladı.
Bu da ülkede otomotiv sektörüne yönelik tartışmaları artırarak, otomotiv piyasasını derinden etkiledi. Volkswagen yönetimi, geçen hafta yalnızca demografik eğilimlere dayalı yeniden yapılandırmanın şirketin rekabet gücünü artırmaya yönelik kısa vadede gerekli yapısal düzenlemeleri gerçekleştirmek için yeterli olmadığını belirterek, mevcut durumda araç ve parça üretim tesislerinin kapatılmasının kaçınılmaz olduğunu açıkladı.
İş güvencesini sonlandırdığını duyuran Alman üretici, bu konuda tüm önlemlerin İşçi Konseyi ile değerlendirileceğini bildirmişti.
– İşçiler fabrika kapatmaya karşı
Söz konusu planın açıklanmasının ardından Volkwagen yönetimi, çalışan ve temsilcileriyle görüşmeye başladı. Fakat işçi sendikaları ve iş konseyi fabrikaların kapatılmasının kabul edilemez olduğunu açıkladı.
Volkswagen yönetiminin planları için işçilerle geçen hafta başlayan toplantısı şirketin son kemer sıkma planlarını protesto eden pankartlarla başladı.
Çalışanlar, “Biz Volkswagen’iz-siz değilsiniz”, “İş güvencesinden elinizi çekin” pankartlarıyla yönetim kurulunu “çifte standart” uygulamakla suçladı.
Buna ek olarak tesislerin kapatılması konusunda da markanın karşısına iş konseyinde oy haklarının yüzde 20’sine sahip olan ve istihdama öncelik veren Aşağı Saksonya eyaleti çıkıyor.
Volkswagen hissedarı olan eyalet yönetimi, fabrikaların kapatılmasını istemiyor.
– Volkswagen Avrupa’nın en büyük otomobil üreticisi
Küresel otomotiv endüstrisi büyük ölçüde değişim yaşarken, Almanya’da 300 bin istihdam sağlayan ve sadece yerel değil, ulusal refah için de çok önemli görülen Volkswagen, Avrupa’nın en büyük otomobil üreticisi olarak biliniyor.
Alman üretici, ülkenin küresel bir ekonomik güç merkezi olma statüsünün korumasına yardımcı olurken, çalışanlar, politikacılar ve şirket hissedarları işlerin kurtarılması için kararlı adımlar atılmasını talep etti.
Volkswagen Group, 17 Avrupa ülkesinde, Amerika, Asya ve Afrika’da 10 ülkede 114 üretim tesisiyle yaklaşık 650 bin kişiye istihdam sağlıyor. Grubun geçen yıl gelirleri 350 milyar avroya ulaştı. Şirketin Almanya’daki istihdamı ise yaklaşık 300 bin kişiyi buluyor.
Zorlu emisyon hedefleri ve AB’nin 2035’ten itibaren içten yanmalı motora sahip yeni araçların satışını yasaklama kararı, Avrupa’da otomotiv üreticilerini elektrikli araçlara odaklanmaya zorladı.
Volkswagen’deki kriz karşısında, zor durumda kalan Alman koalisyon ortağındaki üst politikacılar Brüksel’den daha fazla yardım talep etti. Alman siyasiler, Avrupa Birliği’ni otomobil üreticilerinin önüne sayısız engel koymakla suçladı.
Almanya Ekonomi Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Robert Habeck, Volkswagen’in sadece Almanya’nın ünlü otomotiv endüstrisi için değil, aynı zamanda bir sanayi merkezi olarak geleceği için de “büyük bir sorumluluk taşıdığını” ve bu şekilde kalması gerektiğini vurguladı.
Otomobil sanayisinin Almanya için önemi
Son yıllarda otomobil endüstrisinde çığır açan teknolojilerin Çin ve ABD’den gelmesi Alman kamuoyunda tartışma konusu olurken, Alman üreticiler, bu tartışmalardan sonra elektrikli otomobiller için 200 milyar avrodan fazla yatırım yapacaklarını açıkladı.
Alman otomotiv sektörü, toplam katma değerin yüzde 5’ini oluşturuyor. Ülkede istihdamın yüzde 3’ü de otomotiv sektöründen sağlanıyor.
Merkezi Münih’te bulunan Ekonomi Araştırma Enstitüsüne (Ifo) göre, Almanya’da üretilen otomobillerin yüzde 70’i İngiltere, Fransa, İtalya, İspanya ve ABD’ye ihracat ediliyor. Ayrıca son yıllarda Çin de pazar büyüklüğü ile Alman üreticiler için önemli bir ihracat ülkesi haline geldi.
Alman hükümetinden elektrikli araçlar teşviki
Volkswagen’deki kriz, geçen yılın sonlarında elektrikli araç sübvansiyonunu sona erdiren Alman hükümetinin bataryayla çalışan otomobiller için potansiyel yeni vergi indirimleri açıklamasına sebep olması da dikkati çekti.
Alman hükümetinin geçen yıl elektrikli araçlar için yeşil dönüşüme yönelik teşvikleri sona erdirdikten sonra hazırladığı kanun taslağına göre, şirketler yeni satın aldıkları elektrikli ve nitelikli sıfır emisyonlu araçların değerinin yüzde 40’ına kadar olan kısmını vergi faturalarından düşebilecek.
Avrupa Komisyonu da endişeli
Volkswagen Group tarafından açıklanan kapsamlı tasarruf planları, Avrupa Komisyonunu da tedirgin etti.
Eski AB Komisyonu İç Pazar ve Sanayiden Sorumlu Üyesi Thierry Breton, Alman Handelsblatt gazetesine yaptığı açıklamada, “Fabrika kapatmaya yönelik açıklamalar beni çok endişelendiriyor.” ifadesini kullandı.
Breton, sektördeki durumun “güllük gülistanlık olmadığını” ve bunu örtbas etmenin bir anlamı olmadığını ifade ederek, otomotiv sektöründeki krizi Avrupalı üreticilerin müşterilerini elektromobilite konusunda ikna etmeyi başaramamasına bağladı.
Breton, “Kamuya açık şarj istasyonları hala büyük ölçüde Almanya, Fransa ve Hollanda’da yoğunlaşmış durumda ve bu ülkeler AB’de kurulu kamuya açık şarj istasyonlarının neredeyse üçte ikisini oluşturuyor.” ifadesini kullandı.
Aşırı sağ ve otomotiv sektörü
Öte yandan, Almanya’nın doğu eyaletleri Thüringen ve Saksonya’da yapılan eyalet meclisi seçimlerinde aşırı sağcı Almanya için Alternatif Partisinin (AfD) elde ettiği başarı, Almanya genelinde endişeye yol açarken bu gelişmenin Alman otomotiv sektörü üzerindeki olası etkileri de tartışılmaya başlandı.
Almanya Başbakanı Olaf Scholz’un “acı ve endişe verici” olarak nitelendirdiği ve 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana ilk defa aşırı sağcı bir partinin birinci tamamladığı eyalet seçimlerinin sonucu Alman iş dünyasında endişe oluşturdu.
Volkswagen fiyatları artırdı
Alman haftalık “Kfz-betrieb” dergisinin Wolfsburg merkezli şirketin Alman bayilerine gönderdiği bir mektuba atıfta bulunarak yayınladığı habere göre, Volkwagen Group, markanın içten yanmalı motorlara sahip neredeyse tüm otomobil modellerinin fiyatlarını önemli ölçüde artırdı.
En yüksek artış yaklaşık 2 bin 500 avro ile yeni makyajlanan Touareg arazi aracında görülürken, en düşük artış 500 avro ile Taigo ve T-Cross modellerinde oldu.
En çok satılan Golf ve Tiguan’ın fiyatı yaklaşık 1100 avro artırıldı.
“Kriz, aşağı yukarı Almanya’daki yasaların yapısının bir sonucu”
Otomobil uzmanı Prof. Dr. Ferdinand Dudenhöffer, AA muhabirine, Volkswagen’in söz konusu kararlarını değerlendirdi.
Volkswagen’in Aşağı Saksonya’ya çok güçlü bir şekilde bağlı olduğunu vurgulayan Dudenhöffer, markanın bu bağlılığı ortadan kaldıracak fabrikaları uluslararası pazarlara açarak yeni bir strateji oluşturması gerektiğini belirtti.
Dudenhöffer, Volkswagen’deki kriz konusunda, “Skoda markasına bakarsanız Volkswagen’in araç üretiminde başarılı olduğunu görürsünüz. Yani konu ürünler ya da teknolojisi değil. Bu kriz Almanya’daki yasaların yapısının bir sonucu.” dedi.
Almanya’nın ve Volkswagen’in elektrikli araçlara geçişte geride kalmadığını aktaran Dudenhöffer, buradaki sorunun ülkede bu araçlara verilen teşviklerin durdurulması olduğunu belirtti.
Prof. Dr. Ferdinand Dudenhöffer, “Bu nedenle elektrikli araç pazarı Almanya’da düşüşe geçti ve düşüşe geçen bir pazarda Volkswagen’in işi zor. Dolayısıyla en önemli şey, Alman siyasi sisteminin, Berlin’in otomotiv sektörüne zarar veren yanlış kararlar almış olmasıdır.” diye konuştu.
Alman otomotiv üreticilerin elektrikli araçları çok güçlü bir şekilde üretme planları olduğunu anlatan Dudenhöffer, ancak bu planların hayata geçirilmesinin siyasi nedenlerden mümkün olmadığını vurguladı.
Dudenhöffer, Çin’de elektrikli araç sektörünün çok güçlü olduğunu ifade ederek, Çinli üreticilerin Avrupa ve Almanya’ya kıyasla büyük hacimlerde elektrikli araç sattıkları için büyük maliyet avantajlarının bulunduğunu söyledi.
Avrupa otomotiv sektörü için gelecek 5 yıl için de değerlendirmelerde bulunan Dudenhöffer, “Avrupa zayıflayacak. Çin daha da güçlenecek. Gördüğümüz şey, otomobil üreticilerinin adım adım Çin pazarına daha fazla girdiği, bütçelerini ve yatırımlarını daha çok Çin’e ve biraz da ABD’ye aktardığıdır. Avrupa, sadece otomotiv sanayisinde değil, bir bütün olarak sanayileşmede giderek daha da zayıflayacak bir bölge olacak.” dedi.
“Avrupalı üreticiler Çin ile işbirliği yapmalı”
Dudenhöffer, Avrupa’da otomotiv üreticilerinin rekabet etmek ve güçlü kalmak için Çin ile daha fazla işbirliği yapması gerektiğinin altını çizerek, şunları kaydetti:
“Çinli otomobil üreticileriyle daha fazla işbirliği yapmaları gerekiyor. Ek gümrük vergisi gibi çılgınca şeyleri durdurmanız gerekiyor. Çin ile işbirliği elektrikli araçlar kapsamında güçlü bir Avrupa pazarı oluşturmak için çok önemli olacaktır. Çünkü bunu yaparsanız, şirketlerimiz de elektrikli araç teknolojisine girebilir ve daha yüksek hacim nedeniyle maliyet avantajları elde edebilir. Bunu yaparsanız Çin ile rekabet edebilirsiniz. Aksi takdirde kaybedersiniz.”
Alman otomotiv üreticilerin Türkiye’ye olası yatırımları konusunda değerlendirmelerde bulunan Dudenhöffer, “Türkiye pazarı otomotiv üreticileri için hizmet açısından çok küçük bir pazar. Yıllık yaklaşık 1 milyon araba satılıyor. Dolayısıyla sadece Türkiye pazarıyla yaşayamazsınız. Türkiye AB’ye ve siyasi sisteme yaklaşırsa, bu Türkiye’deki tedarikçiler ve otomobil endüstrisi için ilginç olacaktır. Volkswagen, AB’ye, Avrupa’ya istikrarlı bir ihracat olduğunu görürse Türkiye’ye büyük yatırımlar yapacaktır.” diye konuştu.