Washington Post gazetesinde “Afganistan Belgeleri” isimli kitabın tanıtımının yapıldığı makalede, bölgedeki savaşın “gizli tarihine” ışık tutulurken, Amerikan’ın askeri başarısının abartılmasına ve Washington’daki yönetimlerin sürekli değişen politikasının yanlışlığına dikkat çekildi.
İki bölüm halinde kaleme alınan makalede, Eski ABD Başkanı George W. Bush döneminden başlayarak, askeri operasyonlarda bölgenin istikrarı için gerekli sonuçların alınamamasına rağmen bu durumun kamuoyundan saklandığı, Demokratların bir önceki Başkanı Barack Obama’nın ise Afganistan’daki askerleri çekeceğini söylediği halde değişken uygulamalarda bulunmasının faturasının ağır olduğu yönünde tespitler paylaşıldı.
Makalede, Bush yönetiminde başkan yardımcılığı yapan Dick Cheney’in 2007’de Afganistan’daki ABD askerlerini ziyareti sırasında, gizli olduğu Bagram bölgesinde bulunduğu bilgisinin sızdırıldığı ve Taliban’ın hedefi olmaktan zor kurtulduğu gibi detay bilgiler de yer aldı.
Konuyla ilgili olarak, “Ağır tahkim edilmiş Bagram üssünde başkan yardımcısını hedef alan Taliban, güney ve doğu Afganistan’daki kalelerinden uzakta bile yüksek profilli saldırılar düzenleme yeteneğini gösterdi. ABD ordusu ise isyancıların Cheney’e zarar vermeye ne kadar yaklaştığı konusunda yalan söyleyerek, bireysel olaylardan büyük resme kadar bu savaş hakkında halkı aldatmayı benimsedi.” ifadelerine yer verildi.
Eski başkanlara ve Joe Biden’a doğrudan suçlama
Makalede, ABD’nin Afganistan’daki yanlış politikalarını, savaşta doğrudan rol oynayan 1000’den fazla kişiyle yapılan röportajların yanı sıra Bilgi Edinme Özgürlüğü Yasası kapsamında elde edilen binlerce sayfa belgenin yer aldığı kitaba dayanarak, ABD’nin eski başkanları George Bush, Barack Obama ve Donald Trump’a “gerçeği 20 yıl boyunca sakladıkları” gerekçesiyle eleştiriler yönlendirildi.
Konuyla ilgili olarak, “Siyasi ve askeri liderler hatalarını gömmeyi ve savaşın sürüklenmesine izin vermeyi seçtiler. Başkan Biden’in bu yıl Afganistan’dan çekilme kararıyla bu doruğa ulaştı ve Taliban 2001 işgalinden bu yana en güçlü dönemini yaşıyor.” değerlendirmesinde bulunuldu.
Bush yönetiminin Irak’taki başarısızlığını örtmek için Afganistan’da “iyimser” bir algı oluşturma çabası, “Afganistan’daki Amerikalı komutanlar kamuoyunda o kadar yersiz ve temelsiz iyimserlikler dile getirdiler ki açıklamaları bir dezenformasyon kampanyasına dönüştü.” şeklinde ifade edildi.
Yazı dizisinde, Afgan güvenlik güçlerini eğitmekten sorumlu Tümgeneral Robert Durbin’in 9 Ocak 2007’de gazetecilere verdiği demeçte, “Biz galip geldik.” dediği hatırlatılırken, generalin ifadesinin bugün gelinen nokta ile ne kadar ters düştüğüne ve aslında Afganistan’da 2005’ten beri “işlerin ters gittiğine” dikkat çekildi.
Ayrıca 2006’da, Emekli General Barry McCaffrey’e yaptırılan bağımsız araştırmada generalin, “Taliban hiçbir yerde yenilmedi ve savaş kötüleşiyor. Afgan güçlerinin ABD yardımı olmadan faaliyet gösterebilmesi için 2020’ye kadar desteklenmesi gerekiyor.” şeklindeki raporunun ise dönemin Savunma Bakanı Donald Rumsfeld tarafından dillendirilmediğine değinildi.
“Obama bir illüzyon yarattı”
Amerikan halkından gizlenen Afganistan gerçeklerinin anlatıldığı yazı dizisinin ikinci bölümünde eski ABD Başkanı Barack Obama’ya yönelik olarak, “İşlerin yürümesi için Obama bir illüzyon yarattı. O ve yönetimi, Amerikalıların Afganistan’daki birliklerin savaşın dışında kalacağını düşünmelerini sağlamak için bir mesajlaşma kampanyası başlattı.” ifadesi kullanıldı.
Obama’nın savaşı sona erdirme sözünü yerine getirmiş görünmek için 28 Aralık 2014’te ABD ve NATO yetkilileriyle Kabil’deki karargahlarında bir kutlama töreni düzenlediğine de vurgu yapılan yazıda eski başkanın, “ABD’nin 13 yıllık savaşın ardından daha güvenli ve emniyetli olduğu” şeklindeki ifadesi de ön plana çıkarıldı.
Obama’nın bu ifadelerinin sadece zaman kazanmaya yönelik bir politikanın sonucu olduğuna değinilen yazıda, 2015’te Afgan birliklerinin Kunduz şehrinde kontrolü kaybetmesi üzerine, Obama’nın ABD birliklerinin görevlerini süresiz uzatma kararı aldığı hatırlatıldı.
Obama yönetiminin Taliban hakkında yaşadığı kafa karışıklığı
Makalenin devamında Obama yönetiminin Taliban’la mücadeleyle ilgili yaşadığı belirsizliğe de vurgu yapılırken, Afganistan’da esas düşmanını El-Kaide olarak belirleyen Pentagon’un Taliban’ı “düşman bir güç” olarak görürken “mutlak bir düşman” olarak tanımlamamasının tam bir kafa karışıklığına neden olduğu ifade edildi.
Obama yönetiminin, önce Afganistan’ı istikrara kavuşturmanın tek yolunun Taliban’la Afgan hükümetini barıştırmaktan geçtiğine kendini inandırdığı, sonrasında ise Pentagon’un Taliban’a saldırabileceği yeni angajman kuralları koyduğu, bunun ise meşru müdafaa şartına bağlandığı gibi karmaşık politikalara boğulduğu kaydedildi.
Bu çelişkili kararların ABD milletvekillerinin bile aklını karıştırdığı, bugün Afganistan’da gelinen sonuca da temel teşkil eden etkenler arasında yer aldığına vurgu yapıldı.
Şubat 2016’daki bir Senato Silahlı Hizmetler Komitesi duruşmasında, Cumhuriyetçi Senatör Lindsey O. Graham, ABD’nin Afganistan’da destek misyonunun komutanı olan Genelral John F. Campbell’e, “Taliban bu ülkenin düşmanı mı?” diye sormuş, Campbell bu soruya net bir cevap verememişti.
Graham’ın, ABD ordusunun saldırıya geçmesine ve Taliban güçlerine saldırmasına veya üst düzey liderlerini öldürmesine izin verilip verilmediği sorusunu ise Amerikalı general, “Size söyleyeceğim şey, ülkemizin Taliban ile savaşta olmadığımız kararını verdiğidir.” şeklinde cevaplamıştı.
Taliban vilayet merkezlerini ele geçirmeye yöneldi
ABD’nin Afganistan’dan çekilme kararı alması ve Afgan yönetiminin Taliban ile barış görüşmelerinin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından Taliban saldırıları hız kazandı.
Taliban, hazirandan itibaren onlarca ilçeyi ele geçirdikten sonra kuşatmaya aldığı vilayet merkezlerine yöneldi.
Afganistan-İran sınırındaki Nimroz vilayet merkezi Zaranc, Taliban’ın ele geçirdiği ilk vilayet merkezi oldu. Ardından çoğu kuzeyde olmak üzere 11 vilayet merkezinde Afgan güvenlik güçleri Taliban’a karşı kontrolü kaybetti. Kabil yönetimi halen 24 vilayet merkezinde hakim durumda.
Çatışmaların son aylarda yoğunlaşması sivil kayıplarını ve göçleri artırdı.
BM’ye göre 2021’in ilk yarısında 1659, son bir ayda ise 1000’den fazla sivil hayatını kaybetti.
Afganistan Bağımsız İnsan Hakları Komisyonu, mayıs ayı başından ağustosa kadar yaklaşık 1 milyon sivilin evlerinden olduğunu açıkladı.
BM, 18 milyon Afgan’ın insani yardıma ihtiyaç duyduğunu belirtiyor.