Yakınları, İsrail’in Gazze’de Sürdürdüğü Soykırımın Kurbanlarından AA Kameramanı Muntasır’ı Anlattı

İsrail ordusunun bir yıldır soykırım uyguladığı Gazze Şeridi’nde hedef alınan gazetecilerden Anadolu Ajansı (AA) serbest habercisi, kameraman Muntasır es-Savvaf’ı sevenleri “korkusuz bir gazeteci” ve “erdem sahibi bir insan” olarak niteledi.

Gazze Şeridi’ne uyguladığı soykırımda sivillerin yanı sıra gerçeği belgeleme görevini üstlenenleri de kasten hedef alan İsrail, 7 Ekim 2023’ten bu yana gerçekleri aktarmaya çalışan 174 gazeteciyi öldürdü.

İsrail’in gazeteci kurbanlarından biri de saldırıları takip eden AA kameramanı Muntasır es-Savvaf oldu.

Savvaf, sadece olayın aktarıcısı değil aynı zamanda Filistin trajedisinin bir tanığıydı; İsrail’in Filistinlilere karşı işlediği suçları karşılaştığı tehlikelere rağmen kendi merceğinden belgelemekte kararlıydı. Savvaf, çektiği her fotoğrafın son fotoğrafı olabileceğinin farkındaydı ama geri adım atmadı.

Filistinli gazeteci Savvaf, 18 Kasım 2023’te kendisi gibi gazeteci olan babası Mustafa es-Savvaf, annesi, iki kardeşi ve onların çocukları dahil 45 akrabasını İsrail’in saldırılarında kaybetti.

Aynı bombardımanda sağ gözünden yaralanan ve yüzünün birçok yerinde deformasyon oluşan Savvaf, insani krizin ortasında ihtiyaç duyduğu sağlık hizmetini de alamadı.

Yaralı olarak kurtulduğu ilk saldırıdan yalnızca 13 gün sonra İsrail ordusunun 1 Aralık’ta düzenlediği hava saldırısına maruz kalan Savvaf, yaklaşık yarım saat ambulansın gelmesini

bekledi ancak daha fazla dayanamayarak hayatını kaybetti.

“Muntasır korku bilmeyen gazetecilerdendi”

AA muhabirine konuşan Savvaf’ın gazeteci arkadaşı Muhammed Macid, “Muntasır, tüm silahlardan daha güçlü olan derin inancıyla dünyaya gerçekleri aktarmak için ön sıralarda yer alan korku bilmeyen gazetecilerdendi.” dedi.

Savvaf’ın adaletsizlik karşısında sessiz kalmayı reddettiğini söyleyen Macid, “Her zaman kuşatma ve saldırı altındaki insanların acılarını aktarmaya çalıştı, son anlarında bile.” diye konuştu.

Aile fertleri hayatını kaybedip kendisi de yaralandığında teselli için Savvaf’ın yanına gittiğini anlatan Macid, onun, acısına ve gözyaşlarına rağmen kendisine “Ben de senin yanındayım, bir şeye ihtiyacın olursa buradayım” dediğini aktardı.

Savvaf’ın İsrail ordusunun uyarılarına rağmen kamerasını bırakıp güneye kaçmayı reddettiği belirten Macid, şöyle devam etti:

“Muntasır, şehadetinden önce ailesinin evinin yıkılması sırasında aldığı yaralanmadan dolayı sağlık sorunları yaşadı. İkinci kez yaralandığında ise kan kaybı yaşadı, kendisine yardım edecek kimseyi bulamadı ve hayatını kaybetti.

Muntasır’ın şehadeti hepimiz, ailesi, meslektaşları ve onu tanıyan herkes için büyük bir kayıptı ama o bir gazeteci ve insan olarak iz bıraktı. Onun ardından biz devam etmeli ve sessizliği reddetmeliyiz.”

Savvaf’ın Ürdün’de yaşayan kız kardeşi Şeyma es-Savvaf da kardeşinin fotoğrafçılığa ve gazeteciliğe olan tutkusu ve Filistin halkının çektiği acı ve zulmü aktarmak istediği için Gazze’deki Aksa Üniversitesi Gazetecilik ve Medya Bölümünü okuduğunu belirtti.

Kardeşinin hayatı sevdiğini ancak hizmet vermeye devam ettiğini aktaran Savvaf, “Aramızdaki mesafeye rağmen Muntasır ben ve çocuklarım için güzel anların yaratılmasına da katkıda bulunuyordu.” dedi.

Bombardıman altında yaşayan kardeşinin durumları hakkında devamlı bilgi vermeye çalıştığını dile getiren abla Savvaf, şunları kaydetti:

“İşgalcilerin aileme katliam yaptığı gece babam, annem, kardeşlerim ve onların çocukları dahil 45 kişi şehit oldu. Muntasır yüzünden ve gözünden yaralanmış olmasına rağmen bu durum karşısındaki acımı ve çaresizliğimi hafifletmek için benimle iletişime geçmişti.”

Abla Savvaf, kardeşinin öldürülmeden önceki anlarına dair ise “Hedef alınmasından yaklaşık 10 dakika önce Muntasır’ı kontrol etmek için kendisiyle temasa geçtim. Muntasır bana sokaktaki kedileri besleyeceğini ve işi biter bitmez beni arayacağını söyledi.” dedi.

Savvaf, yarım saat sonra kardeşinin ölüm haberinin yayılmasıyla şok yaşadığını, çok büyük bir üzüntüye boğulduğunu ifade etti.

“Hayatı ve çocukları seviyordu”

Ağabey Muhammed es-Savvaf da kardeşinin erdemlerinden gurur duyduğunu belirterek Savvaf’ı “hayat dolu, çevresine neşe veren ve kendini hakikati aktarmaya adamış bir gazeteci” olarak tanımladı.

Savvaf, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Hayatı en çok seven ve ondan keyif alan kişi Muntasır’dı ve her zaman etrafındakilerle paylaşacak neşe dolu yerler bulmaya çalışıyordu. Kendini ilk sıraya koymadı aksine başkalarını kendine tercih etti.

Çocukları çok severdi. Bazen onların doğum günü partilerini düzenlerdi ve çocuklara o kadar yakın olurdu ki onlara kendi elleriyle yünden, seramikten hediyeler yapardı.”

Ağabey Savvaf, kardeşinin saldırılar başlamadan 6 ay önce bir hastalık nedeniyle oğlunu kaybettiğini, çok kötü bir dönemden geçtiğini ancak bu üzüntünün ruhuna hakim olmasına izin vermediğini, çevresine neşe saçmaya çalıştığını anlattı.

“Çocukluğundan beri gazeteciliğe aşıktı”

Savvaf’ın gazetecilik mesleğini gazeteci olan babalarından devraldığını ifade eden Muhammed Savvaf, kardeşinin kamerayı çok sevdiğini ve 2014’ten beri bu mesleğin içinde olduğunu aktardı.

“Gazeteciliğe aşıktı ve bunu bir mesaj olarak görüyordu. Hayatının son gününe kadar İsrail’in suçlarını aktarma ve belgeleme konusunda istekliydi.” diyen Savvaf, kardeşinin ölene kadar çok önemli haberlere imza attığına dikkati çekti.

Yaralandıktan sonra bile gazeteciliğe devam etti

Ailesine neredeyse hiç vakit ayıramaz duruma geldiği için kendisinin kardeşine son günlerde çıkıştığını söyleyen ağabey Savvaf, arkadaşlarının çoğunun yaşadıkları bölgelerden ayrılmasından sonra bile onun yoğun şekilde çalışmaya devam ettiğini dile getirdi.

Ağabey Savvaf, kardeşinin yaralanmasına rağmen çalışmaya devam ettiğini belirterek, şu ifadeleri kullandı:

“Son gününde bile mesleğini büyük bir kararlılıkla icra etmeye devam etti. Öğle yemeğini bizimle yedi, ardından El-Ehli Baptist Hastanesi’ne gitmeye hazırlandı ancak insansız hava aracı (İHA) onu hedef aldı. Sırtından ve başından yaralandı. Kardeşi Mervan ve kuzenlerimizden bazıları onunla birlikte şehit oldular. Muntasır ambulans gelene kadar çok kan kaybetti.”

Aile üyelerinin çoğunun öldürülmesinin ardından ilk şoku atlatamadan kısa süre içinde geri kalan aile üyelerini de kaybettiklerini anlatan Savvaf, “Yiyecek sıkıntısına rağmen kedilere yiyecek getirip onları her gün beslemeye hevesliydi, kediler de onun gelişlerine alıştı ve her gün evde onun etrafında toplanıp yemeklerini bekliyorlardı.” dedi.

Herkesle iyi ilişkileri vardı

Muntasır’ın eşi Ala Receb de 2015 yılında evlendiklerini, 6 ve 3 yaşlarında Sare ve İzzeddin adlı iki çocukları olduğunu söyledi.

Acılı eş, “Bizimle, ailesiyle, komşularıyla ve arkadaşlarıyla ilişkisi iyiydi, sevgi ve ilgi doluydu. Sevecen, iyi kalpli ve hoşgörülü biriydi. Çocukları ve yetişkinleri severdi, bir kuş ya da kedi gördüğünde mutlaka onları beslerdi. Şehadetinden kısa süre önce ailesinin evinin önünde kedilere mama ve su vermişti.” ifadelerini kullandı.

Savvaf’ın anne babasına karşı kibar olduğunu, zorlu bir iş günü geçirse bile onları ziyareti ihmal etmediğini vurgulayan Receb, öldürülen gazeteci Savvaf’ın babasıyla ilişkisinin de çok güçlü olduğunu anlattı.

Receb, konuşmasına şöyle devam etti:

“Çocuklarını çok seviyordu ve işten döndüğünde küçük çocuğuna Ebu Ubeyde lakabıyla seslenerek onunla oynuyordu. Oğlum İzzeddin, şehadetinden sonra sık sık babası gibi bir gazeteci olup İsrail’in bize yaptıklarını dünyaya anlatmak istediğini söyledi.”

Annesinin yanında oturan küçük İzzeddin de “Babamı seviyorum ve onun gibi bir gazeteci olmak istiyorum.” dedi.

Anadolu Ajansı. Referans bağlantısı here.