Elektrik mühendisi Yavuz Gül, usta sanatçı Orhan Gencebay’ın teşvikiyle enstrümanlar konusunda çalışma yapmaya başladı. İzmir’de 2006’da atölye kuran Gül, elektrik mühendisliğinin yanı sıra müzisyen Şenol Sesiz ile mucidi olduğu divane sazı başta olmak üzere bağlama, lavta gibi enstrümanları üretmeye başladı.
Bağlama çalanların “sap atma” olarak nitelendirdiği, nem ve diğer faktörlerin etkisiyle sapta oluşan bozulmaya karşı çözüm arayışına giren Gül, metal profil malzemeden hazırlanan sapın tekneye sabitlenmesi ve sapın üzerinin ahşapla kaplanması şeklinde tanımlanabilecek bir çözüm geliştirdi. Sapta alüminyum malzeme kullanan Gül, 2008’de Türk Patent Kurumundan “faydalı model” belgesi aldı.
İzmir’de başka bir bağlama yapımcısı tarafından buluşunun taklit edildiğini ve internet ortamında reklamının yapıldığını belirleyen Gül, 2014’te yargıya başvurdu.
Davalı taraf, davacının aldığı faydalı model belgesinin yenilik ve ayırt edicilik unsurları taşımadığını, sapta metal kullanımının gitarda da olduğunu öne sürdü.
Yerel mahkeme ve istinafta Yavuz Gül’ün aleyhine sonuçlanan dava, Yargıtay 11. Hukuk Dairesine taşındı.
Yargıtayda duruşma talebi kabul edilen ve duruşmaya buluşunun yanı sıra gitar saplarını da götüren Gül, bulduğu sap sisteminin yeni ve faydalı model olduğunu savundu.
Bilirkişi raporunda yer alan, “telli çalgılarda metal kullanımının yeni olmadığı ancak Gül’ün uyguladığı kaplanmış metal sap uygulamasına daha önce hiç rastlanmadığı” yönündeki ifadeye kararında dikkati çeken Yargıtay, Yavuz Gül’ü haklı buldu.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, Gül’ün buluşunu tescil ederek, davalının 1000 lira maddi, 6 bin lira manevi tazminat ödemesini karara bağladı.
“Bunu kullanmak isteyenler beni arayabilir”
Yavuz Gül, AA muhabirine, buluşunun yargı tarafından da tescil edilmesinden büyük memnuniyet duyduğunu dile getirdi.
Frankfurt Müzik Fuarını yıllardır takip ettiğini aktaran Gül, burada çalgı yapımcılarının yaptıkları yenilikleri gördüğünde bağlama ve diğer uzun saplı telli çalgılar için bu modeli geliştirdiğini aktardı.
Yargı sürecinde üniversiteler ve uzmanların verdiği bilirkişi raporlarına itirazları olduğunu anlatan Gül, “Bu raporlarda sanki böyle bir problem yokmuş, herkes bunu kullanıyormuş gibi ifadeler de vardı. Ancak bütün tezlerini çürüttüm. Çalgı yapımı tamamen fiziksel bir olay. Yüksek matematik ve kinetik bilginiz varsa bunu tasavvur edebilirsiniz.” diye konuştu.
Bağlamada son döneme kadar çok can alıcı değişiklikler yapılmadığını vurgulayan Gül, “Bağlamada yenilik genelde süslemeyle ilgiliydi. Ancak yaptığınız yenilikle sesine ve enstrümanın ergonomisine etki etmeniz gerekir.” dedi.
Faydalı modellerde patent yasalarının 10 yıl koruma verdiğini aktaran Gül, “Patent sistemi, size bir ödül gibi bu 10 yılı verir. Bu süre dolduktan sonra topluma bu mal olur. Zaten teknoloji de böyle gelişmiştir. Mars’a gidiliyor böyle gidiliyor. Süre geçtikten sonra isteyen herkes yapabilir. Ben de destek çıkarım. İzleyen yapımcılar beni arayıp, yapmak istiyorum derlerse ben onlara gönülden destek veririm. Çünkü hakikaten faydalı, ömrüne etki eden bir buluş.” ifadelerini kullandı.
“Hukukumuzda enstrümana ilişkin açılmış ilk dava”
Kendisi de bağlama sanatçısı olan avukat Salih Nazım Peker, Türkiye’de enstrüman yapımcılarının buluşlarının patentini almayı çoğu zaman ihmal ettiğini belirtti.
Yavuz Gül’ün ise faydalı model belgesi aldığını ve 2014 yılından bu yana süren hukuk mücadelesini de kazandığını aktaran Peker, şöyle konuştu:
“Yerel mahkemede kaybetmiştik. Ancak davamıza, icada çok inanıyorduk. İlk derece mahkemesinde anlatamadık ama Yargıtayda harika bir heyetle karşılaştık. Yargıtayda duruşmalı görülmesini kabul etti ve Yavuz Bey orada, teknesinin içindeki bağlantı elemanlarını, çalışma prensibini anlattı. Harika bir duruşma oldu. Ben duruşmada 11. Daire heyetinin gözlerinde hem heyecanı, merakı ve ‘biz bu olayı anladık bir icat var hukuken korunması gereken bir hak ve menfaat var’ düşüncesini gördüm. Duruşmanın sonunda da Yavuz Bey’e ‘Bu iş bitti’ dedim çok şükür hukuki mücadeleyi kazandık.”
Cumhuriyetin ilk yıllarında cümbüş sazına ilişkin tartışmaların olduğunu kaydeden Peker, “Cümbüş sazı konusunda dava açılmış mı bilmiyorum. Ben mevzuatta bulamadım. Dava olsa bile o dönemki ticaret hukukuna dayalı bir dava olabilirdi, bize emsal olabilecek bir dava olamazdı. Çağdaş fikri ve sınai haklar hukukumuzda, müzik enstrümanına ilişkin ilk dava olduğunu söyleyebilirim.” dedi.