Birleşmiş Milletler (BM), 8 Haziran’ı 2009 itibarıyla “Dünya Okyanuslar Günü” ilan etti. Ancak birçok ülke bu özel günü, 1992’de Brezilya’nın Rio de Janeiro kentinde düzenlenen BM Çevre ve Kalkınma Konferansı’ndan bu yana kutluyor.
8 Haziran Dünya Okyanus Günü’nün bu yılki teması, okyanusların karşı karşıya bulunduğu tehlikelere dikkati çekmek ve bu konuda farkındalık oluşturmak amacıyla “Okyanus Gezegeni: Dalgalar Değişiyor” olarak belirlendi.
Dünyanın yüzde 70’ini kaplayan okyanuslar, oksijen ihtiyacının yüzde 50’sini karşılayarak yeryüzündeki her organizmanın yaşamını destekliyor.
Avrupa’nın kuzeybatısının ısınmasını sağlayan Körfez Akıntısı’nın temelini oluşturan ve ısı, besin ve okyanus yaşamını destekleyen maddeleri taşıyan Atlantik Meridyonel Devinim Dolaşımı (AMOC), iklim değişikliği nedeniyle 1000 yılın en zayıf seviyesine geriledi.
Atlantik Okyanusu boyunca kuzeyden güneye uzun bir döngü niteliğindeki AMOC’nin, yakın gelecekte tamamen durmasından endişe ediliyor.
Dolaşımın tamamen durmasının Güney Afrika’daki yağmur alanlarının değişmesi, dolayısıyla milyonlarca insanın kıtlıktan muzdarip olması ve deniz seviyelerinin yükselmesi gibi sonuçlara yol açmasından endişe duyuluyor.
Deniz seviyelerinin yükselmesi doğal afet riskini ve şiddetini arttırıyor
UNESCO’nun “The Courier” dergisinin “Okyanus: Dalgaların Yönünü Değiştirme Zamanı” adlı Ocak-Mart 2021 sayısının İklim Merkezi’ndeki bir çalışmadan aktardığı verilere göre, deniz seviyelerinin yükselmesiyle tehlike altındaki kişi sayısı 3 katına çıktı.
Tahminlere göre, 21. yüzyılın sonuna doğru deniz seviyeleri yüksek hızla yarım ila bir metre yükselerek kıyı kesimlerde daha sık ve şiddetli sellere sebep olacak.
Çalışmada, karbon emisyonunu azaltmanın şiddetli doğal afetlerin önlenebilmesinin yanı sıra iklim değişikliğinin teşkil ettiği diğer riskleri de azaltabileceği aktarıldı.
2005-2017 yıllarında kıyı kesimlerde karanın yüzde 37’si erozyon ve seller nedeniyle yok oldu.
Dünyadaki biyoçeşitlilik kaybının ana sebebi, değişen iklim alanları olacak
2023’te yayınlanan Dünya Ekonomi Forumu Küresel Risk Raporu’na göre, küresel ısınma 1,5 ya da 2 dereceyle sınırlanamazsa yakın gelecekte doğal afetler, ısı ve yağış değişiklikleri biyoçeşitlilikteki kaybın ana sebebi haline gelecek.
Deniz yaşamının iyileştirilmesini hedefleyen Sürdürülebilir Kalkınma için Okyanus Bilimi On Yılı (2021-2030) planının yılda 10-20 milyon dolarlık yatırım hedefinden, okyanustan faydalanan toplumlar yararlanacak.
“Açık Deniz Anlaşması okyanusları korumak için hukuki bir yol”
Greenpeace International’da Küresel Proje Lideri Louisa Casson, AA muhabirine, okyanusları korumak için atılan adımları anlattı.
AMOC’nin el değmemiş okyanuslara zararlı atıklar taşıma ihtimaline karşın önlemleri karada almaya başlamak gerektiğini belirten Casson, BM’de imzalanan Açık Deniz Anlaşması’nın okyanusları korumak için “hukuki bir yol” niteliğinde olduğunu ifade etti.
20 yıl süren görüşmelerin sonunda 4 Mart 2023’te imzalanan anlaşma kapsamında, “30×30 Okyanusları Koruma Planı” ile 2030’a kadar okyanusların en az yüzde 30’unun yeniden canlandırılması hedefleniyor.
Casson, belirli iklim bölgelerinde yaşayan deniz hayvanlarının iklim alanların değişmesiyle habitatlarını terk edip iklimin kaydığı bölgelere doğru yol almasının okyanuslardaki biyoçeşitliliğe ve besin zincirine de zarar verdiğine dikkati çekti.