Yunus Emre Enstitüsü Başkanı (YEE) Prof. Dr. Şeref Ateş, Yunus Emre’nin sözlerini dünyanın farklı noktalarındaki insanlarla buluşturmak ve onun “insanlığın özü itibarıyla bir olduğunu” anlatan felsefesini anlatmak için kültürel etkinlikler düzenlemeye devam edeceklerini belirterek, “YEE olarak 2021 yılında bütün dünyaya sadece Yunus’u götürmeyeceğiz, oralarda da Yunus’un çağdaşı, Yunus’un benzeri olan insanlarla birlikte bu yılı kutlayacağız ve onun görüşlerini yeniden gündeme getireceğiz.” dedi.
YEE Başkanı Ateş, Yunus Emre’nin vefatının 700. yıl dönümünün UNESCO Anma ve Kutlama Yıl Dönümleri arasına girmesi ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2021’i “Yunus Emre ve Türkçe Yılı” ilan etmesi vesilesiyle düzenledikleri ve yeni tip koronavirüs (Kovid-19) sürecinde dijital platforma taşıdıkları etkinlikleri AA muhabirine değerlendirdi.
Ateş, bu yıl ramazan ayının da Kovid-19 etkisinde geçtiğine dikkati çekerek, “Geçen seneki ramazanda, Kovid-19 salgınının bir sonraki ramazana biteceğini ümit ediyorduk. Ama ne yazık ki bitmedi, sadece ülkemizi değil bütün insanlığı etkiledi. Onun için Yunus’un deyimiyle ‘bir olduğumuz, hem bu dünyada hem ötelerde bir olduğumuz’ mesajını ve bilincini inşallah bu ramazan bütün insanlığa yeniden idrak ettirsin istiyoruz.” diye konuştu.
Yunus Emre’nin, UNESCO ve Türkiye nezdinde tüm dünyada bu yıla adını vermesinin sembolik anlamının önemli olduğunu vurgulayan Ateş, “Yunus Emre’de nefes çok önemli bir kavram. Yunus Emre’nin felsefesi de çok önemli. İnsanların birlikteliğine vurgu yapar bütün sözlerinde. Aslında bütün canlıların, sadece insanının da değil. ‘Yaratılmışı yaratandan ötürü severim’ felsefesi çok anlamlı.” dedi.
Ateş, YEE’nin, sadece Türkiye’de değil dünyanın her tarafında Yunus’un sözlerini ve felsefesini biraz da salgınla birleştirerek, özü itibarıyla insanlığın bir olduğunu göstermek ve onun felsefesini yaymak için farklı kültürel faaliyetler düzenlediklerini belirtti.
Dijital ortamda sürekli düzenlenen etkinliklerle Yunus Emre’nin sözlerini dünyanın farklı noktalarındaki insanlarla buluşturduklarını anlatan Ateş, şöyle devam etti:
“Daha geçen hafta İtalya’nın Ankara Büyükelçisi ve Türkiye’nin Roma Büyükelçisi’yle Dante ve Yunus Emre’yi birlikte andık. Çünkü baktığınızda aynı dönemde yaşamışlar ve çok büyük benzerlik var. YEE olarak biz 2021 yılında bütün dünyaya sadece Yunus’u götürmeyeceğiz, oralarda da Yunus’un çağdaşı, Yunus’un benzeri olan insanlarla birlikte bu yılı kutlayacağız ve onun görüşlerini yeniden gündeme getireceğiz çünkü salgın bizim özümüze, içimize dönmemiz gerektiğini, kendimizi keşfetmemiz gerektiğini (gösterdi). Yani Yunus’un, ‘Bir ben var benden içeri’ dediği nedir? ‘Alemde ben varım ama aynı zamanda alem de benim içimde.’ diyor Yunus. Dolayısıyla ‘İçimdeki bütün o kuşatıcı ben nedir?’ bunun sorgulanması, salgına farklı bir boyutta bakılması, kültürel ve felsefi olarak bakılması çok kıymetli.”
Ateş, salgın döneminde vaka sayılarına odaklanıldığını ve bu dönemin sadece bilimsel olarak değerlendirildiğini belirterek, “Salgın kaç kişide, matematik olarak bakıyoruz. Oysa kültürel olarak baktığımızda salgının bizden istediği nedir, bunun arkasındaki anlam nedir? Biz Yunus Emre Yılı vasıtasıyla tiyatrosuyla, müziğiyle, sözleriyle bunu anlamlandırıyoruz. Hepimizin aslında birbirimize bağlı olduğumuz, birbirimizden ayrılamayacağımız düşüncesini bütün dünyaya taşıyoruz.” ifadelerini kullandı.
“Türkiye dünyayla Yunus Emre vasıtasıyla buluşuyor”
Ateş, ilk kez çevrim içi düzenlenen ve yarın sona erecek Türk Belgesel Haftası gibi etkinliklerine ilişkin ise “Kültürü genel olarak bir işi yapış tarzı olarak tanımlıyoruz. Çünkü bir işi nasıl yapıyorsanız her işi de öyle yapıyorsunuzdur. Onun için özellikle sinema, film ve diziler bizi çok iyi anlatıyor. Onun için de biz kendi dizilerimizi, belgesellerimizi dijital ortamda ürettiğimiz ve bizi anlatan bütün bu ürünleri dünyayla buluşturuyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
Salgın döneminde kısa film festivali, Türk Belgesel Haftası gibi etkinliklerle Türk film ve dizi endüstrisini dünyayla dijital ortamlarda buluşturduklarını söyleyen Ateş, “Böylelikle aslında orada örtük mesajla Türk insanının dünyaya nasıl baktığı, hadiseleri nasıl yorumladığı, perspektifinin ne olduğu bu açıdan çok güzel geri dönütler alıyoruz. Böylelikle bu dönemde de Türkiye dünyayla Yunus Emre vasıtasıyla buluşmuş oluyor.” dedi.
Büyük bir hayalimiz var: “Güzel dilimizle bütün dünyaya açılmak’
Ateş, salgın döneminde hem kültürel etkinliklerin hem de Türkçe öğretimi programlarının dijital platforma taşınarak devam ettiğine dikkati çeken Ateş, “Çok ciddi bir etkisi oldu. Mesela Türkçe kurslarımızda da öyle. Öncelikle her bir merkezimizde 300, 500 kişiye bire bir ders veriyorduk, çok kıymetliydi bizim için. Salgınla birlikte Türkçe kurslarımızı dijital ortama aktardık. Şu anda 60 bin kişiye eş zamanlı olarak Türkçe dersi veriyoruz haftada 6 saat.” şeklinde konuştu.
Bunun yanı sıra dileyenlerin istediği zaman YEE’nin Türkçe öğretim platformundan gerekli malzemeleri indirebildiğini ve kendi kendilerine Türkçe öğrenebileceklerini de belirten Ateş, şunları kaydetti:
“Metot olarak da geliştirdik. Şimdi başka merkezlerimizde farklı Türkçe öğretim yöntemleri geliştiriyoruz. Büyük bir hayalimiz var: “Güzel dilimizle bütün dünyaya açılmak.’ Bir dönem sadece söylemdi: ‘Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar Türkçeyle iletişim kurabilirsiniz.’ Biz bunu gerçek kılıyoruz. Buna inanıyoruz ve bunun altyapısını oluşturuyoruz. Dilimizle yeniden inşa ettiğimiz bir anlam dünyası var. Yunus’un asırlar öncesinden ifade ettiği ‘Gelin bir olalım, birlik olalım.’ Birbirimizden bir farkımız yok. 72 millete aynı gözle bakma düşüncesinin biz dizilerimizle, filmlerimizle, Türkçe öğretimimizle Yunus Emre vasıtasıyla dünyaya taşıyoruz.”