Yemen’in uluslararası arenada tanınan meşru hükümeti ile İran destekli Husiler arasında imzalanan Stockholm Anlaşması’nın üzerinden 3 yıl geçmesine rağmen ülkedeki krize çözüm bulunamadı ve Hudeyde ile Taiz kentlerinde savaşın etkisi gittikçe derinleşti.
Yemen hükümeti ile Husiler BM himayesinde İsveç’in başkenti Stockholm’de 6 Aralık 2018’de bir araya gelmiş, taraflar arasında esir değişimi, Hudeyde’de ateşkes, limanlar ve Taiz’in durumuyla ilgili Stockholm Anlaşması imzalanmıştı.
Hükümet ve Husiler arasında esir değişimi konusunda Ekim 2020’de varılan anlaşma ile taraflar arasında 1000 esir değişimi yapıldı. Söz konusu esir değişiminin dışında somut başka bir adım atılamazken Stockholm Anlaşması, tarafların karşılıklı yönelttiği suçlamaların gölgesinde kaldı.
“Stockholm Anlaşması ölü doğdu”
Hudeyde kentinde yaşayan siyasi analist Vedi Atta, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ölü doğan ve başarısız olan Stockholm Anlaşması’ndan herhangi bir sonuç alınamadığı, elde edilen tek şeyin “Anlaşma bayrağı altında Yemen’e gelen BM yetkililerine iyi bir gelir sağlanması” olduğunu söyledi.
Hudeyde halkının bu anlaşmanın ardından ağır bedeller ödediğini belirten Atta şunları kaydetti:
“İnsani düzeyde Hudeyde halkı canlarıyla bu uğursuz anlaşmanın bedelini ağır ödedi. Anlaşma imzalandığından bu yana yarısı kadın ve çocuk yaklaşık 500 sivil öldürüldü, 800 sivil de yaralandı. Yaralananların bir kısmında kalıcı hasarlar oluştu. Topçu ve roket atışları sonucu yıkılan yüzlerce evden bahsetmiyorum bile.”
Atta, anlaşmanın kasım ayında ortak güçlerin (Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) destekli güçler) bazı bölgelerden geri çekilmesi ve Husilerin bu bölgeleri ele geçirmesinin ardından fiilen bir hükmünün kalmadığı görüşünü paylaştı.
Hudeyde halkının anlaşmayı benimsemediğini savunan Atta, “Anlaşma Husilerin Hudeyde’deki varlığını ve kenti açık bir hapishaneye çeviren uygulama ve ihlallerini meşrulaştırdı.” diye konuştu.
Hükümetin zayıflaması
Yemenli siyasi analist Hamid er-Rakımi de Stockholm Anlaşması’nın ülkedeki insani durum dolasıyla Yemen hükümetine yapılan dış baskılar sonucunda imzalandığını ve Husilerin anlaşmayı Hudeyde Limanı’ndan kendilerine gelen desteğin devam etmesi için istismar ettiğini söyledi.
Rakımi, “BM ve uluslararası ara bulucular, Husilerin uzlaşmazlığı nedeniyle önceki diyalog ve istişare turlarındaki başarısızlıklarından sonra bu anlaşmayla herhangi bir başarı gerçekleştirmek istedi.” değerlendirmesinde bulundu.
“Stockholm Anlaşması, hükümetin hareket alanını kısıtladı. Uluslararası baskılar bir yandan Husilerin Hudeyde’de kalışını kolaylaştırırken diğer taraftan BAE destekli güçleri konuşlandırdı. Bu da hükümetin askeri ve siyasi açıdan zayıflaması anlamına geliyor.” diyen Rakımi, bu durumun anlaşmadan ve onu çevreleyen koşullardan daha da kötü olduğunu vurguladı.
Şiddetli çatışmalar
Hudeyde’nin güney bölgeleri, son haftalarda Husi milisler ile hükümet güçleri arasındaki şiddetli çatışmalara tanık oluyor. Çatışmalar nedeniyle halk, başka yerlere göç etmek zorunda kalıyor.
BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisine göre, Hudeyde’de kasım ayında 25 binden fazla sivil yerinden edildi.
BM Hudeyde Anlaşması’nı Destekleme Misyonu (UNMHA) yakın zamanda yaptığı açıklamada, Yemen hükümetini ve İran destekli Husileri, Hudeyde’nin güneyindeki çatışmalara son vermeye ve can kayıplarının önlenmesi için gerekli tedbirleri almaya çağırdı.
Açıklamada, Hudeyde’nin güney ilçelerinde devam eden savaşın ağırlığını taşıyan kadınların ve çocukların sıkıntılara maruz kalmaya devam ettiği kaydedildi.
Taiz’deki kuşatma
Stockholm Anlaşması, Hudeyde’nin yanı sıra Husiler tarafından 7 yıldır kuşatma altında tutulan Taiz kenti dosyasını da ele alıyor.
Anlaşma, kentin kuşatmadan önceki haline dönebilmesi için Husiler ile hükümet tarafından iki komite oluşturularak, Taiz kentindeki kuşatmanın kaldırılması konusunda uzlaşmayı öngörüyordu.
Ancak bu konuya ilişkin herhangi bir görüşme yapılmadı.
Taiz’deki kuşatmanın kaldırılması için geçen hafta bir kampanya başlatıldı.
Sosyal medya üzerinden yürütülen kampanyada “Yoğun nüfusa sahip Taiz’deki kapalı yolların açılması, yüz binlerce vatandaşa uygulanan kuşatmanın sona erdirilmesi için yerel ve uluslararası baskı çağrısında bulunuldu.
Kampanyada, “sivillerin sıkıntılarının sona erdirilmesinin insani bir öncelik ve tüm siviller için temel bir hak olduğu; sebep ne olursa olsun sivillerin bundan mahrum bırakılmaması gerektiği” vurgulandı.
Husiler, hükümet güçlerinin kontrolünde olan güney tarafı hariç Taiz’in yollarının ve girişlerinin denetimini elinde bulunduruyor.