Trump, yemin töreninin ardından yaptığı konuşmada, Panama Kanalı’na varlığına yaptığı atıf dışında Çin’i doğrudan hedef almaktan kaçınırken, TikTok’un kapatılmasını 75 günlüğüne erteleyerek ve daha önce duyurduğu gümrük tarife artışını askıya alarak olumlu bir başlangıç mesajı verdi.
- Trump döneminde ABD’nin Çin ile ilişkisini yeni ticari anlaşmaları şekillendirebilir
Her ne kadar Trump, hem yemin töreni öncesi Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile yaptığı görüşmede hem de yemin töreni konuşmasında olumlu bir ton tutturmaya özen gösterse de ABD ile Çin arasında jeopolitik ve ekonomik rekabetten kaynaklanan sorunların bu dönemde de gerilimlere yol açabileceği öngörülüyor.
Trump, 2017-2021’deki ilk başkanlık döneminde Çin’e karşı cephe alan bir tutumu benimsemiş, iki ülke arasında gümrük tarifelerinin karşılıklı yükseltilmesiyle tırmanan “ticaret savaşını” başlatan ilk hamleler bu dönemde atılmıştı.
“Önce Amerika” sloganıyla ABD’nin ittifak yükümlülüklerini eleştiren ve müttefiklerinden savunmaya daha fazla katkı bekleyen Trump, bu tutumuyla Asya-Pasifik bölgesindeki ortaklarını Çin’e karşı seferber etmekte zorlanabilir.
“Panama Kanalı’nı Çin’e vermedik”
Trump’ın yemin töreninin ardından yaptığı konuşmada, ikinci döneminde Çin ile yaşanabilecek bazı gerilimleri ilk işaretlerini de verdi. ABD Başkanı konuşmasında Çin’in Panama Kanalı’nın işletmesindeki rolünü eleştirdi.
Çinli şirketlerin kanal ve çevresindeki bazı işlevlerin yapımını ve işletimini üstlenmesinin sahipliğin devri anlamına geldiğini iddia eden Trump, bunu ABD’nin 1977’de kanalı devretmek için Panama ile imzaladığı anlaşmaya aykırı olduğunu savundu. Trump, “Biz kanalı Çin’e vermedik, Panama’ya verdik ve şimdi geri alıyoruz.” dedi.
1914’te ABD tarafından inşa edilen, Atlantik Okyanusu’ndan Pasifik Okyanusu’na Orta Amerika’dan geçiş sağlayan kritik su yolu, 1999’a dek ABD tarafından kontrol edilmişti.
İki ülke arasında 1977’de imzalanan anlaşma egemenliğin devri için takvimi belirlerken, taraflar kanalın “kalıcı olarak tarafsız uluslararası su yolu” olması ve tüm ülkelerin gemilerinin geçişine açık olması konusunda mutabakata varmıştı.
Panama ile yapılan anlaşma, ABD’ye kanalın çevresinde erişimi ve güvenliği güvenceye alma hakkı tanıdığından Trump, Çinli şirketlerin varlığını bu hakkın ihlali olarak görüyor.
“Kendi vatandaşımızı zenginleştirmek için tarife getireceğiz”
Trump, konuşmasında ABD’nin dış ticaret sistemini Amerikan işçilerini ve ailelerini korumak üzere yeniden dizayn edeceğini vurgulayarak, “Başka ülkeleri zenginleştirmek için kendi vatandaşımıza vergi getirmek yerine, kendi vatandaşımızı zenginleştirmek için başka ülkelere vergi ve tarife getireceğiz.” ifadesini kullandı.
Bu ifadeler doğrudan Çin’i hedef almasa da Kanada ve Meksika’nın ardından ABD’nin üçüncü büyük ticaret ortağı olan Çin’in de bu doğrultudaki politikalardan etkilenmesi kaçınılmaz görünüyor.
Görevinin ilk gününde Kanada ve Meksika’dan ithal ürünlere yüzde 25 gümrük tarifesinin yanında Çin’den ithal tüm ürünlere başlangıç için yüzde 10 gümrük vergisi getireceğini duyuran Trump, ilk gün icraatları içinde bu yönde bir adım atmadı. ABD Başkanı, söz konusu tarifeleri 1 Şubat’tan itibaren uygulamaya koymayı “düşündüğünü” belirtti.
Trump, seçim kampanyasında Çin’den ithal tüm ürünlere yüzde 60’a kadar vergi getireceğini, elektrikli araçlar gibi kritik ürünlerde bu oranın daha fazla yükseltilebileceğini ifade etmişti.
ABD Başkanı, ilk başkanlık döneminde Çin’den ithal yaklaşık 550 milyar dolarlık ürüne gümrük vergisi getirmiş, Pekin yönetiminin de ABD’den ithal 185 milyar dolarlık ürün için tarifeleri yükselterek karşılık verdiği bu restleşme, iki ülke arasında “ticaret savaşı” olarak anılmıştı.
TikTok’a ek süre
Trump, görevdeki ilk gününde, Çinli ByteDance firmasının sahibi olduğu video paylaşım uygulaması TikTok’un bir Amerikan firmasına satılmaması halinde ABD’de yasaklanmasını öngören yasanın uygulanmasının 75 günlüğüne askıya alınması talimatı içeren kararnameyi imzaladı.
ABD Başkanı, TikTok’un yasaklanmasından yana olmadığını, ancak yasağın kaldırılması için yüzde 50’sinin ABD’li bir şirkete devredilmesini istediğini belirterek, “TikTok konusunda satma veya kapatma hakkına sahibiz, buna biz karar vereceğiz. Çin’in de onayı gerekiyor ama eminim onlar da onay vereceklerdir, vermezlerse Çin’e tarife koyarız.” diye konuştu.
Trump yönetiminin popüler sosyal paylaşım uygulamasının kapatılmasını önlemek için kararın sebebi olan veri güvenliği kaygılarına çözüm bulması gerekiyor. TikTok’un çatı şirketi ByteDnace Çin’e kayıtlı bir firma olduğundan ülke kanunları gereği elindeki kullanıcı verilerini gerektiğinde devlet ile paylaşma zorunluluğu bulunuyor. Trump’ın devir planının bu soruna nasıl bir çözüm getireceği bilinmiyor.
Dışişleri Bakanı Rubio, Çin’in yaptırım uyguladığı bir isim
Trump’ın yeni kabinesinden Dışişleri Bakanı olarak seçtiği ve Senato’nun onayıyla göreve başlayan eski Florida Senatörü Marco Rubio’nun Çin’e karşı eleştirel tutumuyla bilinen ve Çin’in yaptırım uyguladığı bir isim olması dikkati çekiyor.
ABD Senatosu’nda İstihbarat Özel Komitesi Başkan Yardımcısı ve Dış İlişkiler Komitesi üyesi olarak görev yapan Rubio, Sincan ve Hong Kong’da insan hakları ihlalleri nedeniyle Pekin yönetimine yaptırım öngören karar tasarılarına öncülük etmişti.
Çin yönetiminin Uygurlar ve diğer etnik azınlıklara “soykırım uyguladığı” iddiasını dile getiren Rubio, Kovid-19 salgını nedeniyle de Pekin’i suçlamış, virüsün Vuhan’daki araştırma laboratuvarından çıktığını savunan bulgulara yer veren bir araştırma raporu hazırlatmıştı.
Çin, Rubio hakkında, 2020’de, bir kez ABD’nin, Uygur azınlığa yönelik insan hakları ihlallerinden sorumlu Çinli yetkililere ve ikinci kez de Hong Kong’da hükümet karşıtı protestolar nedeniyle Hong Konglu ve Çinli yetkililere yönelik yaptırımlara karşılık olarak yaptırım kararı almıştı.
Pekin yönetiminin, Çin’e girişi ve Çin vatandaşlarıyla her türlü alışverişi yasaklanan Rubio’ya uyguladığı yaptırımları kaldırıp kaldırmayacağı ve Rubio’nun da yeni görevinde Çin’e karşı nasıl bir tutum izleyeceği, ilişkilerin yönünü belirleyecek önemli etkenlerden biri olacak.
ABD’nin müttefikleriyle ilişkileri
Çin açısından, görevden ayrılan Joe Biden hükümeti ile yeni Trump hükümeti arasındaki en önemli fark, Çin’e karşı izleyeceği tutumdan çok kendi müttefikleriyle kuracağı bağların sıkılığıyla ilgili olacak.
Biden yönetimi, Çin ile küresel rekabette teknoloji alanında ihracat ve yatırım kısıtlamalarıyla ulusal güvenliğe ağırlık veren politikalar uyguladı ve Amerikan müttefiklerini de bu konuda arkasından sürüklemeyi başardı.
ABD, İngiltere ve Avustralya ile nükleer denizaltı teknolojisinin paylaşımını öngören AUKUS anlaşması; ABD, Hindistan, Japonya ve Avustralya arasındaki Dörtlü Güvenlik Diyaloğu (Quad) ve ABD, Japonya ve Güney Kore üçlü savunma işbirliği gibi güvenlik ortaklıkları bu dönemde kuruldu.
Washington, Güneydoğu Asya Uluslar Birliği (ASEAN) ülkelerinden halihazırda savunma ortaklıkları bulunan Filipinler ve Tayland dışında Endonezya ve Vietnam ile ikili düzeyde askeri işbirliğini artırarak bölgedeki ittifak ağını genişletme ve güçlendirme yoluna gitti.
Trump ise Biden’ın aksine ABD’nin NATO başta olmak üzere ittifak yükümlülüklerini eleştirdiği ve dış politikada “Önce Amerika” sloganıyla daha izolasyonist bir çizgiyi benimsediğinden Çin ile jeopolitik rekabeti müstakil bir planda ele alıyor.
Trump’ın izolasyonist dış politikasının ABD’nin müttefikleriyle ilişkilerini zayıflatma ihtimali, kendini kuşatma altında gören Pekin yönetimine, Avrupa ülkelerinin yanı sıra Japonya, Güney Kore ve Avustralya gibi ABD’nin müttefiki bölge ülkeleriyle de daha yakın ilişkiler kurma fırsatı sunabilir.