Arizona eyaleti Bullhead kasabasında yaşayan ve inşaat işleriyle uğraşan Nadir Nabi, Yeni Zelanda’da 51 kişinin hayatını kaybettiği terörist saldırıda ilk hedef olan “Hacı Davud” diye hitap ettiği kardeşi hakkında AA’ya konuştu.
16 kardeş olduklarını ve Afganistan’da babasının 36 yıl Kral Muhammet Zahir Şah’a danışmanlık yaptığını belirten 63 yaşındaki Nabi, ülkedeki 1973 darbesi ve ardından 1979’da Sovyetler Birliği’nin işgali nedeniyle tüm ailesinin mülteci olarak dünyanın dört bir yanına dağıldığını anlattı.
Nabi, 1979’da Pakistan’da 2 yıl kaldıktan sonra 1981’de Almanya üzerinden ABD’ye geldiğini, kardeşi Davut Nabi’nin ise 1973’te 25 yaşındayken Yeni Zelanda’ya iltica ettiğini söyledi.
“Kesinlikle şoke olmuştum”
15 Mart 2019’da Yeni Zelanda’danın Christchurch şehrinde camilere yönelik terörist saldırıyı ve Davut Nabi’nin hayatını kaybettiğini ilk kez kardeşinin eşinden gelen telefonla öğrendiğini anlatan Nabi, “Kesinlikle şoke olmuştum. Cenazeyi benim için bekletmelerini söyledim. Çok kısa bir zaman vardı ve 18 saat uçarak Yeni Zelanda’ya ulaştım.” dedi.
Nabi, olayın acısını daha dün olmuş gibi hissettiğini belirterek şunları kaydetti:
“Kabus gibiydi. Böyle bir şeyi kimse beklemiyordu. Özellikle Hacı Davud çünkü o Yeni Zelanda’dan ‘dünyadaki cennet’ diye bahsederdi. O kendi kimliğini, davasını tamamlamak için oraya gitmişti. Yeni Zelanda’da birçok kişiyi İslam’la tanıştırdı. Cenazeye gittiğimde orada Müslümanlığına vesile olup birlikte hacca gittiği bazı ailelerle tanıştım. O Yeni Zelanda’da bir kahraman gibiydi, hem Hristiyanlar hem de Yahudiler arasında bile.”
Kardeşinin ömrünü inandığı İslam’ı tebliğ etmekle geçirdiğini kaydeden Nabi, bunun için başta Avustralya olmak üzere dünyanın birçok ülkesine seyahat ettiğini belirtti.
Kardeşinin cenazesinden dönüşte 4 gün sonra oğlunu kaybetti
Kardeşinin beyaz ırkçı terörist Brenton Tarrant tarafından vurulması üzerine Yeni Zelanda’ya giderken New York’ta yaşayan oğlunun da amcasını son kez görmek için kendisi ile gelmek istediğini belirten Nabi ancak pasaportunun süresiyle ilgili ortaya çıkan bir sıkıntıdan dolayı kendisine katılamadığını belirtti.
Nabi, şöyle devam etti:
“Oğlumda tiroit rahatsızlığı vardı, doktoru stresten uzak durması gerektiğini söylüyordu. Yeni Zelanda’ya gelemedi ama YouTube’de paylaşılan cami saldırılarıyla ilgili vidoları izlemiş bir hafta boyunca. Kardeşimin cenazesinden döndükten 4 gün sonra bir telefon geldi, oğlum aniden vefat etmiş.”
33 yaşındaki oğlunun cami saldırısıyla ilgili videolar nedeniyle strese girdiğini, bunun da hastalığını tetiklediği için hayatını kaybettiğini düşünen Nabi, Arizona’dan bu defa New York’a uçtuğunu ifade ederek “Yeni Zelanda’da kardeşimi, hemen ardından da New York’ta oğlumu toprağa verdim.” dedi.
“Hello Brother!” sözü onun mirası oldu
Davut Nabi için, “Onun ismini anmadan geçen bir gün yok. O çok kibar ve cömert biriydi.” diyen Nabi, kardeşinin vurulmadan önce saldırgana söylediği son sözü olan “Hello Brother!” ifadesinin anlamının onun mirası haline geldiğini söyledi.
Nabi, “Hello Brother!” sözünün barışı simgelediğini vurgulayarak şöyle devam etti:
“Şuna bütün kalbimle inanıyorum ki o ne zaman ‘Hello Brother!’ dese, ne Hristiyan, ne Yahudi, ne de Hindu, hiçbir ayrım yapmıyor, onların hepsine kardeşi gibi davranıyordu ve bu ‘Hello Brother!’ sözü onun mirası oldu. Dünyadaki bu sözün anlamını kavramak için zaman ayıran her bir kişiye ayrı ayrı mektup yazıp teşekkür etsem bu yeterli olmazdı diye inanıyorum. Bu sözün anlamı üzerinden insanlara ulaşmak onun hayaliydi ve inanıyorum ki bunu başardı.”
Kardeşinin, bütün hayatı boyunca insanlara yardım etmeyi amaç edindiğini söyleyen Nabi, “Onun öyle bir yüreği vardı ki göğsüne sığmıyordu. İnşallah inancımıza göre Allah, ona ve diğer şehitlere cennetin kapısını açacaktır.” diye konuştu.
“Yeni Zelanda’daki katliam dünyanın gözünü açtı”
Nabi, üzerinde kardeşinin kendisine doğrultulan silahın namlusuna “Hello Brother!” diyerek çiçek koyduğu çizgi resminin ve çocuklarının üzerine duygularını yazdığı ifadelerin bulunduğu Yeni Zelanda’dan getirdiği posteri evinin baş köşesinde tuttuğunu anlattı.
Evde kardeşine ait bazı kitapları da hatıra olarak sakladığını ifade eden Nabi, saldırgan terörist hakkında ne hissettiği konusunda şunları dile getirdi:
“Ben ona bir Müslüman olarak teşekkür ediyorum. O dünyanın dört bir yanındaki insanların İslam’ı araştırmasına, camilerin kapısını açmasına neden oldu. İslam’ın barış dini olduğu gerçeğini bir kez daha gösterdi. Yeni Zelanda’daki bu katliam dünyanın gözünü açtı ve benim kardeşimi cennete gönderdi. Bir Müslüman olarak ondan nefret etmiyorum ama onu hesap günü göreceğim.”
Yeni Zelanda’daki terörist saldırı
Christchurch kentindeki Nur ve Linwood camilerine 15 Mart 2019’da Brenton Tarrant adlı terörist tarafından cuma namazında otomatik silahlarla saldırı düzenlenmişti.
Bütün dünyanın tepkisini çeken saldırıda 51 kişi hayatını kaybetmiş, 49 kişi yaralanmıştı.
Saldırıyı videoya alıp sosyal medyadan canlı paylaşan terörist Tarrant’ı Nur camisi girişinde ”Hello Brother!” diye karşılayan ilk kurban Davud Nabi’nin bu son sözü simge haline gelmişti.
Tarrant, Christchurch Yüksek Mahkemesi’nde görülen davanın ardından 27 Ağustos 2020’de ömür boyu hapis cezasına çarptırılmıştı.