Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. İsmail Köse, Azerbaycan topraklarının Ermenistan işgalinden kurtarılmasıyla sonuçlanan 44 günlük savaşın akabinde açıklanan bildirinin en önemli maddeleri arasında yer alan Zengezur koridorunun önemine ilişkin AA muhabirine değerlendirmede bulundu.
Türkiye ile Azerbaycan arasında doğrudan kara yolu bağlantısı kurulacak koridorun Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu yıllardan beri ön planda olan çok önemli bir güzergah olduğuna dikkati çeken Köse, söz konusu koridorun, 1921 yılında Türkiye ile Sovyet Rusya arasında imzalanmış olan Sovyet Rusya Dostluk ve Kardeşlik Antlaşması’nın (Moskova Antlaşması) da en önemli maddelerinden biri olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
“Moskova Antlaşmasında çok önemli bir madde vardır; ‘Nahçıvan Bölgesi ya Rusya’da kalacak ya Azerbaycan’a verilecektir. Üçüncü bir devlete Nahçıvan kesinlikle teslim edilemeyecek, devredilemeyecektir.’ Buradaki üçüncü devlet açıkça Ermenistan’dır. Atatürk özellikle Nahçıvan’ın Ermenistan’a bırakılmaması ve Türkiye ile Azerbaycan arasında, dolayısıyla Orta Asya-Türkistan Bölgesi arasındaki iletişimin sağlanmasını, korumasını arzuluyordu.” ifadelerini kullandı.
Karabağ’ın 1989 yılına kadar Azerbaycan’a bağlı olduğunu ve Türkiye’nin Nahçıvan ve Karabağ üzerinden Azerbaycan ile kara bağlantısının sağlanmış durumda olduğunu ifade eden Köse, şöyle konuştu:
“Burada Dilucu Sınır Kapısı ön plana çıkıyor. Dilucu, bizatihi Atatürk’ün kendi hazinesinden verdiği söylenen altınlarla İran’dan satın aldığı topraklardır. Bu 15 kilometrelik koridor sayesinde biz Dilucu ile Nahçıvan’a, Nahçıvan üzerinden de Karabağ’a, Azerbaycan’a bağlantı sağlayabiliyorduk. 1989 yılında Karabağ’ın statüsü Yüce Sovyet Konseyi tarafından değiştirildi ve Sovyetler Birliği yıkılırken Ermenistan’a teslim edildi. Burada Nahçıvan teslim edilseydi şayet, Türkiye’nin Moskova Antlaşmasına göre garantörlük hakkı ortaya çıkacaktı fakat Karabağ üzerinde Türkiye’nin herhangi söz hakkı mevcut değildi.
Halen de antlaşmalara dayalı Türkiye’nin Karabağ üzerinde söz hakkı yoktur fakat Nahçıvan üzerinde garantörlük hakkı halen saklıdır. Çünkü Moskova Antlaşması halen yürürlüktedir. Dolayısıyla Karabağ’ı işgal ettiğinizde Türkiye ile Azerbaycan’ı, Türkiye ile Türkistan’ın bağlantısını kesmiş olursunuz. Böyle de oldu. Sovyetler Birliği ve sonrasında Rusya Federasyonu bunu bilinçli olarak yaptı. Bilinçli olarak Türkiye’nin Türkistan bölgesiyle, Turan bölgesiyle iletişim kurmasını istemedi.”
“Doğal gaz ve petrol boru hatlarını Turan koridorunda göreceğiz”
Köse, 10 Kasım 2020’de Azerbaycan topraklarının Ermenistan işgalinden kurtarılmasıyla sonuçlanan savaşın akabinde Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Karabağ’da çatışmaların sona erdiğinin ilan edildiği bildiriye imza attığını anımsatarak, bildirinin en önemli maddelerinden birinin, özellikle Azerbaycan’ın batı illeri ile Nahçıvan’ı birleştirecek Zengezur koridorunun faaliyete geçirilmesi olduğuna dikkati çekti.
“Turan koridorunun en nihayetinde 100 yıl sonra açılabilmesi çok önemli. Ben ve bununla ilgilenen herkes bunun önemini takdir ediyordur.” ifadelerinin kullanan Köse, şunları kaydetti:
“Koridor ne getirecek? Doğal gaz ve petrol boru hatları ilk aşamada koridordan kurulmayacak. Çünkü doğal gaz ve petrol büyük yatırımlardan sermaye emin olmadığı alanlara yatırım yapmaz. Bütün dünyada böyledir. Biraz koridorun yerleşmesi, kullanılabilirliğin ve sürdürebilirliğinin görülmesi gerekecek. Sonrasında biz doğal gaz ve petrol boru hatlarını Turan koridorunda göreceğiz. Tren yolu yapılacaktır. Eski İpek Yolu, kadim İpek Yolu canlandırılabilecektir ve Orta Asya’dan Türkiye’ye transit, doğrudan üçüncü bir ülkenin müdahalesine ve iznine ihtiyaç kalmadan bağlantı sağlanabilecektir. Türk tırları üçüncü bir ülkenin iznine ve vergilendirilmesine, bazen haksız ve ekstra vergilendirmelerine maruz kalmadan kolaylıkla Türk dünyası ile iletişim kurabilecektir. Stratejik ve ekonomik olarak bahsettiğimiz koridor gelecekte, bugün öngörülenden ya da umulandan çok daha fazla katkı sağlayabilecek niteliktedir.”
“Ermeni devletinin bölgede dengeli politikalar geliştirebilmesinin yolu Türkiye ile ilişkilerden geçmektedir”
“Turan koridoru” olarak adlandırdığı Zengezur koridorunun oluşturulmasını Ermenistan ve İran’ın istemediğini savunan Köse, Rusya’nın şu anda kendisini güvende hissettiği için bunu çok önemsemediğine inandığını dile getirdi.
Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilere de değinen Köse, şöyle devam etti:
“Ermeni devletinin ayakta kalabilmesi, Ermeni devletinin birliğini sağlayabilmesi, Ermeni devletinin bölgede dengeli politikalar geliştirebilmesinin yolu Türkiye ile ilişkilerden geçmektedir. Türkiye, Ermenistan ile ilişkileri geliştirmese de var olabilir fakat Ermenistan Türkiye ile iyi ilişkiler geliştirmezse varlığı Rusya’nın ve İran’ın denetiminde kalır. Bunu Ermeni devleti de biliyordur. Dolaysıyla Peşinyan’ın rasyonel politikaları takip ederek, koşulların da mecbur bırakmasıyla geri adım attığını görüyoruz. Direnecektir fakat artık eşyanın tabiatı bellidir. 100 yıl sonra da olsa Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kafasındaki plan, Atatürk’ün öngörüsüyle oluşturmaya çalıştığı Türkistan-Orta Asya koridoru kurulacaktır.”
Zengezur koridorunun sorunsuz işlemesiyle birlikte Türkiye’nin hem stratejik hem de ekonomik kazanımlarının çok daha etkin ve net şekilde görüleceğini vurgulayan Köse, “Doğal gaz ve petrol boru hatları çok daha ucuz çok daha kolay bir şekilde, 650 kilometrelik bir alandan bahsediyoruz. Bu alan Gürcistan üzerinden 1000 kilometreden daha fazla. Kısalan ve kolaylaşan bir hat kurulabilecektir. Birkaç yıla ihtiyacımız var. Bu dönemde politikaların çok dikkatli ve koridoru koruyacak şekilde geliştirilmesi, Türkiye’nin öncelikleri arasında olmalı, zaten de öyle.” diye konuştu.